arazi ~ عرضی
Redhouse Sözlüğü - arazi ~ عرضی maddesi. Sayfa: 1294 - Sira: 21
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü arazi - عرضی ingilizce anlamı, عرضی - arazi osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte عرضی - arazi kelimesi nasıl geçiyor. arazi osmanlıca nasıl yazılır. arazi nedir, arazi ne demek arapca yazılışı.
عرضی means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language عرضی. عرضی attoman turkish I mean, عرضی What is the meaning of the word, what does it mean in turkish عرضی, Ottoman Turkish English Dictionary
عرضی ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ عرضی تعني باللغة الإنجليزية. عرضی ماذا يعني في اللغة العثمانية. عرضی ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية عرضی
عرضی چه کلمات انگلیسی چیست؟ عرضی به معنای انگلیسی. عرضی چه در زبان عثمانی بود. عرضی به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت عرضی
arazi ~ عرضی güncel sözlüklerde anlamı:
ARAZi ::: Araza âit ve mensub. Araza dâir ve ilgili.
ARaZi ::: (Arz. C.) Yerler. Ekilen toprak. Ekilen yerler.
arâzî ::: (a. i. arz'ın c.) : yerler, topraklar.
arâzî-i âmire ::: kendisinden herhangi bir sûretie intifa olunan yerler.
arâzî-i emîriyye ::: huk. rakabesi beytülmâle ait olarak devlet tarafından fertlere dağıtılan yerler, [tarla, çayır, yaylak, kışlak, koru ve emsalini içine alır].
arâzî-i emîriyye-i mevkufe ::: huk. yalnız hazîne menfaatleri veya yalnız tasarruf haklan veyahut her ikisi bir hayır cemiyetine tahsîs olunan mîrî arazî.
arâz-i emîriyye-i sırfa ::: huk. beytülmâle ait menfaatleri ve tasarruf haklarından hiçbiri bir cihete tahsîs olunmayıp devlete âit olan ve fertlere tefviz olunan memleket arazîsi.
arâzî-i gamire ::: ("ga" uzun okunur".) : huk. harap, su baskını veya içine henüz çift girmemiş olan yerler, [tersi : arâzî-i âmire'dir.].
arâzî-i hâliyye ::: boş, sahipsiz topraklar.
arâzî-i haraciyye ::: huk. fetholunan arazîyi ülülemr, müslim olmayan eski ahâlîsi elinde bırakır veya hâriçten müslim olmayan ahâliyi getirerek yerleştirirse bu arâzî'ye "haraciyye" denilir.
arâzî-i mahlûle ::: huk. mutasarrıfının intikal sâhibi mirasçı bırakmaksızın ölümiyle mahlûl olan arâzî-i emîriye.
arâzî-i mahmiyye ::: huk. rakabesi beytülmâle âit bulunan arazîden koru, mer'a, yol, pazar yerleri gibi halkın ihtiyaçlarına tahsis edilmiş yerler.
arâzî-i meftûha ::: huk. fetih hakkının taallûk ettiği yerler, [kaideten, arâzî-i meftûha devletin malı sayılır. Devlet bu kabil arazîyi ya ganimlere veya başkalarına dağıtır veya kendi sahipleri elinde bırakır].
arâzî-i mektûme ::: huk. beytülmâle haber verilmeksizin tasarruf olunan mahlûl veya müstahik-i tapu yerler.
arâzî-i memlûke ::: mülk, timar toprağı; mülkiyet yolu ile tasarruf olunan yerler, [sahibi yer üzerinde mülkiyet hakkını hâizdi].
arâzî-i metrûke ::: terkedilmiş, bırakılmış topraklar.
arâzî-i mevât ::: huk. kimsenin temellük ve tasarrufunda olmadığı ve ahâliye terk ve tahsis kıiın-madığı halde yüksek sesli kimsenin sesi işitilmiye-cek derecede köy ve kasabalar gibi mâmur yerlerden uzak bulunan, yânî tahminen yarım saat mesafe uzaklığı olan taşlık, pırnallık, kıraç yerler.
arâzî-i mevkufe ::: huk vakıf toprak, vakfolun-muş arazî, [arazî kanununa göre mîrî menfaatleri bir cihete tahsis olunan yer].
arâzî-i mevkufe-i sahîha ::: huk. arâzî-i memlûke-den şartlarına uygun olarak vakfolunan yerler. [bunların rakabesi ve bütün tasarruf hakları vakfa aittir].
arâzî-i mevkufe-i gayr-i sahîha ::: huk. arâzî-i emîriyeden ifraz olunarak ülülemre'nin veya onun izniyle başkalarının vakfeylemiş olduğu arazî, [buradaki vakfiyet tahsis münâsebetinden ibarettir].
arâzî-i mîriyye ::: devlete âit arazî.
arâzî-i muhtekere ::: kiracısı tarafından üzerine bina yapılmak veya ağaç dikilmek üzere senelik bir para karşılığında kiraya verilen arazî, [kiracı kira bedelini her sene arazî sahibine vererek o arazîyi daimî surette elinde bulundurur].
arâzî-i mukaddese ::: kutlu topraklar.
arâzî-i mübâreke ::: Hicaz.
arâzî-i mülkiyye ::: hükümet toprağı.
arâzî-i mürfaka ::: huk. sokaklarda oturulacak yerler ile caddelerde boş bırakılan mahaller, yolculara mahsus olmak üzere terkedilen konak yerleri, kervansaraylar, [bunlar, arâzî-i metrûkeden sayılır].
arâzî-i müştereke ::: huk. şayian tasarruf olunan yer.
arâzî-i öşriyye ::: huk. ziraat olundukça her sene hâsılatından beytüssadakaya konmak üzere öşür alınan yerler.
arâzî-i selîhâ ::: huk. çıplak tarla, [istihkak-ı hars'ın yânî bir yerde ziraat etmek hakkının bu gibi yerlere taallûku asıldır].
arâzî-i ukriyye ::: huk. vergiye tâbi olup mâliklerinin kudretsizliği yüzünden boş kalması sebebiyle hâsılatından muayyen kısmı devlete ve yirmide, yirmi beşte, otuzda bir gibi muayyen hissesi "ukr" nâmiyle mâliklerine verilmek üzere devletçe çiftçilere tefvîz olunmuş mülk yerler.
arâzî ::: yerler, topraklar, tarlalar.
Arazi :::
- Yeryüzü parçası, yerey, yer, toprak
Örnek: Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhâl ağaçlandırılır. Anayasa
ârâzî ::: sonradan kazanılan , araza ait ve mensub , araza dair ve ilgili
ârazî ::: bir şeyin kendisinde olmayıp sonradan ona ilişen şey
arâzî ::: yerler , arazi
arâzi ::: yerler , ekilen toprak , ekilen yerler
arâzî ::: yerler
arâzî ::: arazi
arazi ::: Genellikle, üzerinde yerleşim yeri bulunmayan, ekilebilen ya da boş toprak.
arazi ::: toprak, yer
ARAZÎ :::
ARÂZİ :::