Çağdaş Sözlük

araz ~ عرض

Redhouse Sözlüğü - araz ~ عرض maddesi. Sayfa: 1294 - Sira: 2

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü araz - عرض ingilizce anlamı, عرض - araz osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte عرض - araz kelimesi nasıl geçiyor. araz osmanlıca nasıl yazılır. araz nedir, araz ne demek arapca yazılışı.

عرض means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language عرض. عرض attoman turkish I mean, عرض What is the meaning of the word, what does it mean in turkish عرض, Ottoman Turkish English Dictionary

عرض ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ عرض تعني باللغة الإنجليزية. عرض ماذا يعني في اللغة العثمانية. عرض ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية عرض

عرض چه کلمات انگلیسی چیست؟ عرض به معنای انگلیسی. عرض چه در زبان عثمانی بود. عرض به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت عرض

araz ~ عرض güncel sözlüklerde anlamı:

ARAZ ::: İşâret, alâmet. * Tesâdüf, rast gelme. * Kaza. Felâket. Zâtî olmayan hâl ve keyfiyet. * Fls. Herhangi bir cevherin varlığı için zaruri olmayan vasıf. Meselâ: Şekerin beyaz rengi şekerin varlığı için zaruri değildir.

araz ::: (a. i. c. : a'râz) : 1) işaret, alâmet. 2) tesadüf. 3) kaza, felâket. 4) fels. kendi kendine vücut bulamayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet.

arzı ::: (a. i.) : bir büyüğe sunma, gösterme, bildirme, önüne koyma, (bkz. : arza).

arz-ı dîdâr ::: yüz gösterme.

arz-ı hacet ::: istek bildirme.

arz-ı hâl(arzuhal) ::: hâlin bildirilmesi, ne halde bulunduğunu bildirme; dilekçe,(bkz. : arzuhal)

arz-ı hüner ::: marifet gösterme.

arz-ı hürmet ::: saygı sunma.

arz-ı mâ-fi-zzamîr ::: gönüldekini söyleme.

arz-ı iftikar ::: ihtiyâcını meydana koyma.

arz-ı kudret ::: kudret gösterme.

arz-ı leşker ::: asker gösterme, teftiş verme.

arz-ı minnet ::: minnet gösterme.

arz-ı müddeâ ::: fikrini bildirme.

arz-ı nefs ::: nefsini öne sürme, gösterme, kendini gösterme [fedakârlık karşısında].

arz-ı ta'zîmât ::: saygılarını bildirme.

arz-ı taleb ::: mal satma, mal alma.

arz ::: (a. i.) : 1) en, genişlik. 2) astr. *enlem.

arz-ı cenubî ::: güney enlem.

arz-ı şimâlî ::: kuzey enlem.

Irz ::: (a. i. c. : a'râz) : 1) şan veşeref, namus, iffet. Ehl-i ırz : namuslu kimseler. 2) perde. Hetk-ı ırz : namus perdesini yırtma

ârâz ::: arazlar.

araz ::: belirti, so adan meydana gelen özellik.

Araz :::


  1. İlinek.

  2. Bulgu
    Örnek: Bu hastalığın gösterdiği çeşitli araz üzerindeki sayısız müşahedelerim bana bir nevi pratik ihtisas temin etmişti. R. N. Güntekin

  3. Belirtiler.

  4. (Yun. syn: beraber; dromein: koşmak) Bir arada görülen ve özel bir durumu veya hastalığı anlatan durum.

araz ::: işaret , tesadüf , belirti , alamet , kaza , felaket

ırz ::: namus , iffet

ârâz ::: arazlar

araz ::: ‬işaret

araz ::: belirti

araz ::: tesadüf

arz ::: ‬genişlik

arz ::: en

arz ::: enlem

arz ::: ‬sunma

arz ::: arzetme

ırz ::: ‬namus

ırz ::: iffet

araz ::: (a. i. c. : a'râz) 1) işaret, alâmet. 2) tesadüf. 3) kaza, felâket. 4) fels. kendi kendine vücut bulamayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet.

Irz ::: (a. i. c. : a'râz) 1) şan veşeref, namus, iffet. Ehl-i ırz : namuslu kimseler. 2) perde. Hetk-ı ırz : namus perdesini yırtma

araz ::: belirti

ARAZ :::

İşâret, alâmet. * Tesâdüf, rast gelme. * Kaza. Felâket. Zâtî olmayan hâl ve keyfiyet. * Fls. Herhangi bir cevherin varlığı için zaruri olmayan vasıf. Meselâ: Şekerin beyaz rengi şekerin varlığı için zaruri değildir

Diğer Osmanlıca Sözlüklerde: