Çağdaş Sözlük

arz ~ عرض

Redhouse Sözlüğü - arz ~ عرض maddesi. Sayfa: 1293 - Sira: 25

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü arz - عرض ingilizce anlamı, عرض - arz osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte عرض - arz kelimesi nasıl geçiyor. arz osmanlıca nasıl yazılır. arz nedir, arz ne demek arapca yazılışı.

عرض means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language عرض. عرض attoman turkish I mean, عرض What is the meaning of the word, what does it mean in turkish عرض, Ottoman Turkish English Dictionary

عرض ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ عرض تعني باللغة الإنجليزية. عرض ماذا يعني في اللغة العثمانية. عرض ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية عرض

عرض چه کلمات انگلیسی چیست؟ عرض به معنای انگلیسی. عرض چه در زبان عثمانی بود. عرض به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت عرض

arz ~ عرض güncel sözlüklerde anlamı:

ARZ ::: (Erz) Yeryüzü, toprak, zemin, dünya. * Aşağı ve alçak. * Memleket, ülke. * Küre. * İklim. * Davarın ayağının altı.

ARZ ::: f. Ardıç adı verilen bir ağaç.

ARZ ::: Bir büyüğe bir şeyi hürmetle vermek. Bir işi büyüğüne hürmetle anlatmak. İzâh etmek. Takdim etmek. Bir kimseye bir şeyi izhar etmek. * Kıymetli bir şeyi diğer bir şeyle değiştirmek. * Bir şeyin birden, âniden meydana gelmesi. * Altın ve paradan gayrı mal, metâ. Bir şeyin uzunluk mukabili olan genişliği. * Bir muamelede aldanmak. * Sağlam insanın hemen ölmesi. * Delirmek. * Coğ: Bir yerin yeryüzünde hatt-ı istivâdan (ekvatordan) olan uzaklığı. * Koz: Bir yıldızın mıntıkatulbürucdan olan uzaklığı.

ARZ ::: f. Sunma, gösterme, takdim etme.

araz ::: (a. i. c. : a'râz) : 1) işaret, alâmet. 2) tesadüf. 3) kaza, felâket. 4) fels. kendi kendine vücut bulamayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet.

arzı ::: (a. i.) : bir büyüğe sunma, gösterme, bildirme, önüne koyma, (bkz. : arza).

arz-ı dîdâr ::: yüz gösterme.

arz-ı hacet ::: istek bildirme.

arz-ı hâl(arzuhal) ::: hâlin bildirilmesi, ne halde bulunduğunu bildirme; dilekçe,(bkz. : arzuhal)

arz-ı hüner ::: marifet gösterme.

arz-ı hürmet ::: saygı sunma.

arz-ı mâ-fi-zzamîr ::: gönüldekini söyleme.

arz-ı iftikar ::: ihtiyâcını meydana koyma.

arz-ı kudret ::: kudret gösterme.

arz-ı leşker ::: asker gösterme, teftiş verme.

arz-ı minnet ::: minnet gösterme.

arz-ı müddeâ ::: fikrini bildirme.

arz-ı nefs ::: nefsini öne sürme, gösterme, kendini gösterme [fedakârlık karşısında].

arz-ı ta'zîmât ::: saygılarını bildirme.

arz-ı taleb ::: mal satma, mal alma.

arz ::: (a. i. c.) : arazûn ve [tabakaları bakımından], "arzîn" şekli de vardır). 1) Dünyâ. 2) toprak. 3) iklim; memleket.

arz-ı a'şâriye ::: öşür-onda bir-vergi veren memleket.

arz-ı belde ::: astr. her hangi bir mahallin üstünden geçen arz dâiresi.

arz-ı belde ta'yîni ::: jeod., astr. herhangi bir mahalde kutup yıldızına veya diğer yıldızlara rasatlar ve bu rasatlara dayanan astronomik hesaplar yapmak suretiyle o yerin arzını tâyin etme. [ayni ameliye Güneşle de yapılabilir].

arz-ı harâc ::: vergi veren memleket.

arz-ı mev'ûd ::: Filistin.

arz-ı mukaddes ::: Filistin ve havâlisi.

arz-ullâhi vâsia ::: Allah'ın yarattığı yer yüzü geniştir; geniş arazî.

ârz ::: (f. i.) : ardıç denilen ağaç. (bkz. : âriz).

arz ::: (a. i.) : 1) en, genişlik. 2) astr. *enlem.

arz-ı cenubî ::: güney enlem.

arz-ı şimâlî ::: kuzey enlem.

Irz ::: (a. i. c. : a'râz) : 1) şan veşeref, namus, iffet. Ehl-i ırz : namuslu kimseler. 2) perde. Hetk-ı ırz : namus perdesini yırtma

arz ::: sunma, verme, gösterme.

arz ::: yer, yeryüzü.

Arz :::


  1. Sunma.

  2. Yüksek bir makama anlatma, bildirme.

  3. En, genişlik.

  4. Yer, yeryüzü.

arz ::: dünya , sunma , yeryüzü , yer , genişlik , en , arzetme , gösterme

araz ::: işaret , tesadüf , belirti , alamet , kaza , felaket

ırz ::: namus , iffet

araz ::: ‬işaret

araz ::: belirti

araz ::: tesadüf

arz ::: ‬yer

arz ::: dünya

arz ::: yeryüzü

arz ::: ‬genişlik

arz ::: en

arz ::: enlem

arz ::: ‬sunma

arz ::: arzetme

ırz ::: ‬namus

ırz ::: iffet

araz ::: (a. i. c. : a'râz) 1) işaret, alâmet. 2) tesadüf. 3) kaza, felâket. 4) fels. kendi kendine vücut bulamayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet.

arz ::: (a. i. c.) arazûn ve [tabakaları bakımından],

ârz ::: (f. i.) ardıç denilen ağaç. (bkz. : âriz).

Arz ::: Sunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe)

Irz ::: (a. i. c. : a'râz) 1) şan veşeref, namus, iffet. Ehl-i ırz : namuslu kimseler. 2) perde. Hetk-ı ırz : namus perdesini yırtma

Arz ::: Sunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe)

arz ::: en, maruzat, yer, yeryüzü

arz :::

sunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe)

ARZ :::

f. Ardıç adı verilen bir ağaç

Diğer Osmanlıca Sözlüklerde: