saf ~ صف
Redhouse Sözlüğü - saf ~ صف maddesi. Sayfa: 1178 - Sira: 2
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü saf - صف ingilizce anlamı, صف - saf osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte صف - saf kelimesi nasıl geçiyor. saf osmanlıca nasıl yazılır. saf nedir, saf ne demek arapca yazılışı.
صف means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language صف. صف attoman turkish I mean, صف What is the meaning of the word, what does it mean in turkish صف, Ottoman Turkish English Dictionary
صف ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ صف تعني باللغة الإنجليزية. صف ماذا يعني في اللغة العثمانية. صف ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية صف
صف چه کلمات انگلیسی چیست؟ صف به معنای انگلیسی. صف چه در زبان عثمانی بود. صف به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت صف
saf ~ صف güncel sözlüklerde anlamı:
SAF ::: (Bak: Saff)
SAF ::: Tüylü ve yünlü hayvan.
SAF ::: Bir adam boyu yüksekliğindeki duvar.
"); saf ::: (a. i.) : (bkz. : saff).
saff ::: (a. i. c. : sufûf) : 1) dizi, sıra; camide cemâatin sırası.
saff-i düşmenân ::: düşmanların safı. 2) bir sıraya dizilmiş asker.
saff-ı harb ::: ask. : savaş hattını meydana getiren asker dizişi.
saff-ı niâl ::: ayakkabıların dizildiği sıra, papuç-luk; meclisin en aşağı yeri.
saff-ı sipâh ::: asker safı, dizisi.
SAF ::: Saflarınızı düzeltiniz. Dosdoğru yapınız. (Hadîs-i şerîf-Sünen-i Ebû Dâvûd)
Safları düzeltmek namaz kılmanın bir parçasıdır. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)
Saflarınız ileri geri olmasın. Böyle olursa kalbleriniz de böyle karışık olur. (Hadîs-i şerîf-Günyet-üt-Tâlibîn)
Cemâatle namaz kılarken öndeki safta boş yer var iken, arka safta durmak ve safta yer yok iken, saf arkasında yalnız durmak mekrûhtur. Safta yer olmayınca, yalnız başına durmayıp, rükû'a kadar birini bekler. Kimse gelmezse, öndeki safa sıkışır. Öndeki safa sığmazsa, güvendiği birini arkaya çeker. Güvendiği kimse yoksa, yalnız durur. (İbn-i Âbidîn)
Saf :::
- Dizi, sıra
Örnek: Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı. E. E. Talu - Grup.
- Katıksız, arı, katışıksız, halis, has.
- Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen, bön, safdil
Örnek: Yenge, açık sözlü, saf bir kadıncağızdır. R. N. Güntekin - İyi niyetli, art niyetsiz
Örnek: Senin bu kadar, çocukça saf olduğunu bilmezdim. P. Safa
sâf ::: temiz , sıra , arı
saff ::: sıra , dizi
sâf ::: temiz
sâf ::: arı
sâf ::: halis
sâf ::: açık
saf ::: sıra
saff ::: sıra
saff ::: dizi
saff ::: saf
saf ::: (a. i.) (bkz. : saff).
saf ::: arı, aydınlık, dizi, doğal, grup, halis, has, koşun, masum, öz, sıra, som, tabii
SAF :::