Çağdaş Sözlük

kıyas ~ قياس

Redhouse Sözlüğü - kıyas ~ قياس maddesi. Sayfa: 1503 - Sira: 6

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü kıyas - قياس ingilizce anlamı, قياس - kıyas osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte قياس - kıyas kelimesi nasıl geçiyor. kıyas osmanlıca nasıl yazılır. kıyas nedir, kıyas ne demek arapca yazılışı.

قياس means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language قياس. قياس attoman turkish I mean, قياس What is the meaning of the word, what does it mean in turkish قياس, Ottoman Turkish English Dictionary

قياس ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ قياس تعني باللغة الإنجليزية. قياس ماذا يعني في اللغة العثمانية. قياس ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية قياس

قياس چه کلمات انگلیسی چیست؟ قياس به معنای انگلیسی. قياس چه در زبان عثمانی بود. قياس به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت قياس

kıyas ~ قياس güncel sözlüklerde anlamı:

KIYAS ::: Benzetmek, karşılaştırmak, mukâyese. İki şeyi birbiri ile karşılaştırmak. Benzeterek hüküm ve muhâkeme etmek. * Man: Doğru kabul edilen iki hükümden bir üçüncü hükmü çıkarmak. * Fık: İki belli şeyden birinin mahsus olan hükmünü, yâni, bu hükmün mislini, aralarındaki müttehid illetten dolayı, diğerinde de ictihad ile izhâr etmektir.

kıyâs ::: (a. i.) : 1) bir şeyi başka başka bir şeye benzeterek hüküm verme, bu yolda verilen hüküm, bir tutma. 2) karşılaştırma; * ör-nekseme. 3) umûm kaideye uyma. 4) mant. * tasım, Alâ gayr-il kıyas : kıyâsa ve kaideye uygun olmamak üzere.

kıyâs-ı celî ::: asıldaki illetin ferde vücûdu zahir ve zihne mütebâdir olan kıyas.

kıyâs-ı fâsid ::: mant. mantığa uymazlık, paralojizm, fr. paralogisme.

kıyâs-ı fukahâ ::: fık. hakkında açıkça âyet veya hadis bulunmıyan meselelere dâir, üzerine âyet ve hadis olan benzerlerine göre âlimler tarafından verilen hüküm.

kıySs-ı hafî ::: sebebi gizli olan ve zihne birden gelmiyen kıyas.

kıyâs-ı tnatvî ::: mant. * önertilerinden biri gizli veya söylenmemiş olan * tasım, entimem, fr. enthymeme.

kıyâs-ı mevsûl-ün-netâyic ::: mant. * öntasım, fr. prosyllogisme.

kıyâs-ı mukassim ::: mant. 'ikilem, fr. dilemma.

kıyâs-ı müdellel ::: mant. epikerem, fr. epicheree me.

kıyâs-ı mülhakk ::: mant. * astasım, fr. episyllo-gisme.

kıyâs-ı nefs ::: kendine benzeterek hükmetme. kıyâsa muhalefet : ed. (bkz. : galat-ı tahakkü-mî).

kıyâs ::: karşılaştırma.

KIYaS ::: Haşr sûresi ikinci âyet-i kerîmesinde meâlen; "Ey ilim sâhipleri! Îtibâr ediniz (yâni bilmediklerinizi bildiklerinize kıyâs ediniz)" buyurulmuştur. Îtibâr etmek, benzetmek demektir. Bu âyet-i kerîme, kıyâs ve ictihâdı emr etmektedir. (Beydâvî)

Kıyâsı, müctehîd (Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden mânâ çıkarabilen) âlimler yapar. Böyle olmayanlar kıyâs yapamaz. Hicrî dördüncü asırdan sonra kıyâs yapacak derin âlim kalmadı. (İbn-i Âbidîn, İmâm-ı Gazâlî, Yûsuf Nebhânî)

Kur'ân-ı kerîmden her ince bilgi elde edilir. Abdullah ibni Mes'ûd radıyallahü anh; "Onda, öncekilerin ve sonrakilerin bütün ilimleri vardır" buyurdu. Kur'ân-ı kerîmdeki bilgiler, hükümler sonsuzdur. Ancak bu bilgilerin bir kısmı kapalı ve örtülüdür. Ehli olanlar bunları ilim ve ihlâsı kadar anlayabilir. İşte, sünnet, icmâ' (müctehid denilen âlimlerin bir hususta sözbirliği etmeleri) ve kıyâs ile; Kur'ân-ı kerîmdeki kapalı bilgiler meydana çıkarılıyor. Kıyâmete kadar, bütün insanlara lâzım olacak hükümleri, dört mezheb imâmı anlamış ve kitaplarına yazmışlardır. (Seyyid Alizâde)

Kıyâs, bid'at (dinde sonradan ortaya çıkan bir yenilik) değildir. Çünkü kıyâs, nüsûsun yâni âyet-i kerîmelerin ve hadîs-i şerîflerin mânâlarını meydana çıkarmaktadır. Yoksa bu mânâlara başka şey eklememektedir. (Ahmed Fârûkî)

Dînî hükümlerin isbâtında; Kitâb(Kur'ân-ı kerîm), sünnet (Peygamber efendimizin sözleri, işleri ve görüp de mâni olmadıkları şeyler), icmâ-ı ümmet (müctehid denilen, derin âlimlerin bir mes'elenin hükmünde sözbirliği etmeleri) ve kıyâs mûteberdir (geçerlidir, kıymetlidir). (Ahmed Fârûkî)

Bir kişinin haber verdiği hadîs-i şerîfleri veya kıyâs ile anlaşılan bilgileri kabûl etmeyen, beğenmeyen kâfir olmaz ise de, bid'ât ehli yâni doğru yoldan sapmış olur. (İbn-i Âbidîn)

Kıyas :::


  1. Bir tutma, denk sayma.

  2. Karşılaştırma, oranlama, mukayese.

  3. Örnekseme.

  4. Tasım.

  5. 1. Tutma, denk sayma. 2. Karşılaştırma, oranlama.

kıyâs ::: karşılaştırma , mukayese

kıyas ::: ‬karşılaştırma

kıyas ::: mukayese

Kıyâs ::: Karşılaştırma; oranlama; örnekseme

Kıyâs ::: Karşılaştırma; oranlama; örnekseme

kıyas ::: karşılaştırma, mukayese

kıyas :::

(kıyâs) : karşılaştırma; oranlama; örnekseme; mukayese

KIYAS :::

Benzetmek, karşılaştırmak, mukâyese. İki şeyi birbiri ile karşılaştırmak. Benzeterek hüküm ve muhâkeme etmek. * Man: Doğru kabul edilen iki hükümden bir üçüncü hükmü çıkarmak. * Fık: İki belli şeyden birinin mahsus olan hükmünü, yâni, bu hükmün mislini, aralarındaki müttehid illetten dolayı, diğerinde de ictihad ile izhâr etmektir.