sur ~ سر
Redhouse Sözlüğü - sur ~ سر maddesi. Sayfa: 1047 - Sira: 5
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü sur - سر ingilizce anlamı, سر - sur osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte سر - sur kelimesi nasıl geçiyor. sur osmanlıca nasıl yazılır. sur nedir, sur ne demek arapca yazılışı.
سر means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language سر. سر attoman turkish I mean, سر What is the meaning of the word, what does it mean in turkish سر, Ottoman Turkish English Dictionary
سر ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ سر تعني باللغة الإنجليزية. سر ماذا يعني في اللغة العثمانية. سر ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية سر
سر چه کلمات انگلیسی چیست؟ سر به معنای انگلیسی. سر چه در زبان عثمانی بود. سر به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت سر
sur ~ سر güncel sözlüklerde anlamı:
SUR ::: Bir şehri kuşatan yüksekçe kale duvarı. Yüksek duvar. Kale. Hisar.
SUR ::: (Suret. C.) Kıyamet günü İsrafil Aleyhisselâm'ın çalacağı boru. Buna Sur-u İsrafil de denir. * Boynuzdan yapılan düdük.
SUR ::: f. Şenlik. Düğün. Ziyafet.
SUR ::: Keş parçası.
"); ser ::: (f. i.) : 1) baş, kafa, kelle. (bkz. : re's). 2) baş, başkan, (bkz. : reis). 3) tepe, doruk, (bkz. : zirve). 4) uç, kenar. 5) nihayet, son.
ser-i dâr ::: darağacının başı, üstü.
ser-i eşcâr ::: ağaçların başı.
ser-i kûy ::: sevgilinin bulunduğu yer.
ser-i mû [y] ::: 1) kılucu; 2) pek az şey.
ser- ::: (f. s.) : "baş, başkan" mânâlariyle başa gelerek *birleşik kelimeler yapar. Ser-kâtib : başkâtip. Ser-muharrir : başmuharrir, "başyazar, gibi.
sırr ::: (a. i. c. : esrar) : 1) gizli tutulan, kimseye söylenmiyen şey. Ifşâ-yi sırr : gizli şeyi herkese söyleme, (bkz. : râz). 2) Allah'ın akıl ermiyen hikmeti.
sırr-ı teâd ::: îcat sim, yaradılışın gizli sebebi. sırr-ı istiva : tas. siyah bir şerit adı olan istiva, yüksek bir alâmet sayılırdı. Cenâb-ı Mevlânâ'dan kalmış olup iki yollu olan külâh-ı seyfî veya kılıcı tâç yollarına takılan şerif. [Mevlevî tâbirlerinden-dir, bu tacı ancak cezbe-i Rahman ile istivanın sırrına vâkıf olan mümtaz zatlar giyebilirdi]
sırr-ı rübûbiyyet ::: tas. rübûbiyyetin merbûb üzerindeki nişanı, [tasavvufî eserlerde : sırr-ı rübûbiyyet, bir sırdır ki eğer zahir olsa, mütevakkıf-Ün-a1eyh olduğu şeyin butlanı sebebiyle bâtıl olur]
sırr-ı tecelliyyât ::: tas. "kalbe tecellî-i evvel'in inkişâfiyle meydana gelen ve cem'-i esma beyninde ehâdiyyet-i cem'iyyeyi izhâr eden şuhûd ve zuhur.
sırr-us- sırr ::: tas. icmal ve cem'-i ehâdiyyette hakaikın tafsîlât-ı kâmilesine ve hakayıkın müşte-mil olduğu kâffe-i mütaallikata hakikatleri veçhile ilim gibi hakkın âbidden teferrüdüne bâis olan şey.
sûr ::: (f. i.) : 1) düğün, (bkz. : velîme). 2) ziyafet. 3) şenlik.
sûr-i hümâyûn ::: tar. pâdişâhların erkek çocuklarının sünnetleri, kızlarının da evlendirilmeleri münâsebetiyle yapılan düğün.
sûr ::: (a. i.) : 1) boynuzdan yapılmış büyük boru. (bkz. : nâkur). 2) Kıyamette Hz. Isrâfîlin üfliyeceği boru.
sürr ::: (a. i.) : anat. yeni doğmuş çocuğun kesilmiş göbeği.
sürrâk ::: (a. s. sârik'ın c.) : hırsızlar, (bkz. : düzdân).
SuR ::: Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Sûra bir kerre üfürülünce, yeryüzü ve dağlar, yerlerinden kaldırılıp silkilecektir. O gün kıyâmet kopacak, gök yarılacak ve dağılacaktır. (Hâkka sûresi: 13-16)
Kıyâmetin yok edici sûrundan sonra, ikinci bir sûr üflenir. Bu sese bütün beşeriyyet (yaratılmışlar) tâbi olur. Bu emir ile kalkıp, hâzır olurlar. (Zümer sûresi: 62)
Meleklerin en üstünlerinden ikincisi, sûr denilen boruyu üfürecek olan İsrâfil aleyhisselâmdır. Birincisinde, Allahü teâlâdan başka her diri ölecektir. İkincisinde hepsi tekrar dirilecektir. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
Allahü teâlâ, Sûr üfürüldükten sonra, kıyâmetin kopmasını murâd buyurduğu (dilediği) vakit; dağlar uçar, bulutlar gibi yürümeye başlar. Denizlerin bâzısı bâzısına taşar. Güneşin nûru giderek simsiyah olur. Dağlar, toz hâline gelir. Âlemler birbirine girer. Yıldızlar, dizili incinin kopup dağıldığı gibi olur. Gökler gülyağı gibi erir ve değirmen döner gibi deverânla şiddetli bir şekilde hareket eder. Yerde ve gökte diri kimse kalmaz. Bütün canlılar ölür. Yerde taş taş üstünde kalmaz. Bütün bunlardan sonra, aradan kırk sene gibi bir zaman geçer. Allahü teâlâ, İsrâfil aleyhisselâmı diriltir. O da sûru üfürür. Bu ikinci sûr ile, her bir rûh kendi cesetlerine girerler. Dağlarda ölmüş olan, vahşî hayvanların ve kuşların yemiş olduğu insanların rûhları kendi cesetlerini bulur. İnsanlar, kabirlerinden kalktıkları vakit, yerleri dümdüz olmuş bir kâğıt sahifesi gibi görür... (İmâm-ı Gazâlî)
Sur :::
- Kale duvarı.
- Uğur, alın yazısı, talih.
ser ::: baş , başkan , uç , tepe , gaye , zirve , reis
sır ::: gizli şey , gizem , püf noktası , aynaların arkası , parlaklık vermek , gizlilik , gizli bilgi , kalbi bir his , (bak: sırr)
sur ::: kale duvarı
sûr ::: hisar , boru , kıyamette üflenecek boru , düğün , şenlik
sırr ::: giz , sır
ser ::: baş
ser ::: başkan
ser ::: uç
sırr ::: giz
sırr ::: sır
sûr ::: hisar
sûr ::: boru
sûr ::: kıyamette üflenecek boru
sûr ::: düğün
sûr ::: şenlik
ser- ::: (f. s.) baş, başkan
sûr ::: (a. i.) 1) boynuzdan yapılmış büyük boru. (bkz. : nâkur). 2) Kıyamette Hz. Isrâfîlin üfliyeceği boru.
sürr ::: (a. i.) anat. yeni doğmuş çocuğun kesilmiş göbeği.
sürrâk ::: (a. s. sârik'ın c.) hırsızlar, (bkz. : düzdân).
sur ::: hasar, talih, uğur
SUR :::