Çağdaş Sözlük

habis ~ حبس

Redhouse Sözlüğü - habis ~ حبس maddesi. Sayfa: 763 - Sira: 2

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü habis - حبس ingilizce anlamı, حبس - habis osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte حبس - habis kelimesi nasıl geçiyor. habis osmanlıca nasıl yazılır. habis nedir, habis ne demek arapca yazılışı.

حبس means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language حبس. حبس attoman turkish I mean, حبس What is the meaning of the word, what does it mean in turkish حبس, Ottoman Turkish English Dictionary

حبس ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ حبس تعني باللغة الإنجليزية. حبس ماذا يعني في اللغة العثمانية. حبس ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية حبس

حبس چه کلمات انگلیسی چیست؟ حبس به معنای انگلیسی. حبس چه در زبان عثمانی بود. حبس به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت حبس

habis ~ حبس güncel sözlüklerde anlamı:

HABiS ::: Bağışlanan şey. Mukabilinde bir ücret istenmeyen şey. Parasız olarak verilen nesne.

HABiS ::: (Hubs. dan) Fesadcı. Hilekâr. Alçak tabiatlı. Kötü. Pis.

HABiS ::: Hapseden. Tutan. Hapishâneye atan.

habîs ::: (a. s.) : parasız olarak verilen, bağışlanan şey.

habis ::: (a. s.) : hapseden, tutan.

habîs ::: (. s. hubs'dan. c. : habe. se. habîsîn. habîsûn. habesâ) : kötü, alçak, pis, soysuz. Ervâh-ı habîse : kötü ruhlar.

habs ::: (a. i.) : hapis, alıkoyma, bir yere kapama, salıvermeme, bir yere kapayıp dışarı çıkarmama, hapishane. 2) tutma, zaptetme.

habs-i bevl ::: idrarını tutma.

habs-i dümû ::: gözyaşlarını zaptetme, metanet gösterme.

habîs ::: pis, kötü.

HABiS ::: Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:

Ey îmân edenler! (Hak yolunda) infâkı (harcamayı), kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız (mahsûllerin) en iyisinden yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pek habîs şeyleri vermeye kalkışmayın... (Bakara sûresi: 267)

İnsanların en kötüsü, habîsliği sebebiyle kendisine ikrâm olunandır. (Hadîs-i şerîf-Ez-Zevâcir)

Boyun eğdirme yâ Rab bir habîse,
Şükr edeyim lütfuna her ne ise.

(Muhammed bin Receb Efendi)

2. Haram.

Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:

Yetimlere (babası veya anası ölmüş çocuklara; rüşdüne gelince) mallarını verin. Temizi (helâlı), habîse değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu, muhakkak büyük bir günahtır. (Nisâ sûresi: 2)

Habis :::


  1. Kötü, alçak, soysuz (kimse).

  2. Kötücül (bazı hastalıklar veya urlar)
    Örnek: Bir sinek vardır, sokarsa habis çıban yapar, tedavisi zordur. R. H. Karay

habîs ::: kötü , pis

habis ::: kötü , pis

habs ::: hapis , tutma

hapis ::: bir yere kapatma veya kapanma

habîs ::: ‬kötü

habîs ::: pis

habs ::: ‬hapis

habs ::: tutma

hapis ::: ‬bir yere kapatma veya kapanma

habîs ::: (a. s.) parasız olarak verilen, bağışlanan şey.

habis ::: (a. s.) hapseden, tutan.

habîs ::: (. s. hubs'dan. c. : habe. se. habîsîn. habîsûn. habesâ) kötü, alçak, pis, soysuz. Ervâh-ı habîse : kötü ruhlar.

Habis ::: Hayati tehlike : kanseröz.

HABÎS :::

(Hubs. dan) Fesadcı. Hilekâr. Alçak tabiatlı. Kötü. Pis

HABİS :::

Hapseden. Tutan. Hapishâneye atan

Diğer Osmanlıca Sözlüklerde: