Çağdaş Sözlük

velayet ~ ولايت

Redhouse Sözlüğü - velayet ~ ولايت maddesi. Sayfa: 2148 - Sira: 15

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü velayet - ولايت ingilizce anlamı, ولايت - velayet osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte ولايت - velayet kelimesi nasıl geçiyor. velayet osmanlıca nasıl yazılır. velayet nedir, velayet ne demek arapca yazılışı.

ولايت means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language ولايت. ولايت attoman turkish I mean, ولايت What is the meaning of the word, what does it mean in turkish ولايت, Ottoman Turkish English Dictionary

ولايت ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ ولايت تعني باللغة الإنجليزية. ولايت ماذا يعني في اللغة العثمانية. ولايت ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية ولايت

ولايت چه کلمات انگلیسی چیست؟ ولايت به معنای انگلیسی. ولايت چه در زبان عثمانی بود. ولايت به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت ولايت

velayet ~ ولايت güncel sözlüklerde anlamı:

VELAYET ::: Veli olan kimsenin hali. Velilik, dervişlik. * Dostluk. * Sadakat. * Başkasına sözünü geçirmek. Bir şeye kudret cihetiyle bizzat mutasarrıf olmak. (Bak: Veli)

velayet ::: (a. i.) : 1) velilik, ermişlik. 2) velî ve ermiş olan kimsenin hâli ve sıfatı. 3) başkasına sözünü geçirme. 4) dostluk, sadâkat. 5) tas. Tanrı dostluğu. Şâh-ı velayet : Hz. Alî.

velâyet-i âmm ::: huk. [eskiden] umum mallara ve fertlere şâmil olan velayet, [yargıç ve vali mi-sillü devlet uzuvlarının velayetleri gibi!.

velâyet-i cerâim ::: huk. [eskideni halk arasında tahaddüs eden cürümler, cinayetler hakkında idarî, siyâsî bâzı zecrî tedbirler alınmasına mezuniyet ve salâhiyettir (*yetki) ki buna : "velâyet-i mezâlim" de denir.

velâyet-i gayr-i zâtiyye ::: huk. [eskiden] velînin zâtından çıkmayıp haricî bir muamele ile vücûda gelen velayet, [vekîl, vasî, mütevelli, -yargıç ve vâ-lînin velayetleri bu kabildendir]

velâyet-i hâssa ::: huk. [eskiden] husûsî mâhiyeti (*özel niteliği) hâiz olan velayet [babanın çocukları ve vasînin kasırlar ve mütevellinin vakıf malları üzerindeki velayeti aibi]

velâyet-i kaza ::: huk. [eskideni davacılar arasında şer'î usûlü dâiresinde hüküm ve teffîze me'zû-niyet ve yetki.

velâyet-i kısas ::: huk. [eskiden] kısas ettirmek hakkına mâlikiyet.

velâyet-i te'dib ::: huk. [eskiden] bir kimsenin başka bir kimseye karşı hâiz olduğu te'dip salâhiyeti.

velâyet-i zâtiyye ::: huk. [eskiden] velînin zâtından çıkan velayet, [babasının evlât üzerindeki velayeti gibi]

vilâyet ::: (a. i. c. : vilâyât) : 1) bir şeyi kudretle elde etme. 2) birine kefil olma. 3) dostluk, muhabbet, 4) il.

velâyet ::: velîlik, ermişlik.

velâyet ::: velilik , dostluk , veli olan kimsenin hali , dervişlik , sadakat , başkasına sözünü geçirmek

vilâyet ::: il

velâyet ::: ‬velîlik

velâyet ::: dostluk

velâyet ::: otorite

Velayet ::: Ana ve/veya babanın, reşit olmamış çocukları üzerindeki (kanundan doğan) eğitim ve terbiye hak ve yetkisi.

vilâyet ::: (a. i. c. : vilâyât) 1) bir şeyi kudretle elde etme. 2) birine kefil olma. 3) dostluk, muhabbet, 4) il.

Velayet ::: Ana ve/veya babanın, reşit olmamış çocukları üzerindeki (kanundan doğan) eğitim ve terbiye hak ve yetkisi.

velayet :::

Ana ve/veya babanın, reşit olmamış çocukları üzerindeki (kanundan doğan) eğitim ve terbiye hak ve yetkisi

VELAYET :::

Veli olan kimsenin hali. Velilik, dervişlik. * Dostluk. * Sadakat. * Başkasına sözünü geçirmek. Bir şeye kudret cihetiyle bizzat mutasarrıf olmak. (Bak: Veli