Çağdaş Sözlük

vaiz ~ واعظ

Redhouse Sözlüğü - vaiz ~ واعظ maddesi. Sayfa: 2123 - Sira: 20

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü vaiz - واعظ ingilizce anlamı, واعظ - vaiz osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte واعظ - vaiz kelimesi nasıl geçiyor. vaiz osmanlıca nasıl yazılır. vaiz nedir, vaiz ne demek arapca yazılışı.

واعظ means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language واعظ. واعظ attoman turkish I mean, واعظ What is the meaning of the word, what does it mean in turkish واعظ, Ottoman Turkish English Dictionary

واعظ ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ واعظ تعني باللغة الإنجليزية. واعظ ماذا يعني في اللغة العثمانية. واعظ ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية واعظ

واعظ چه کلمات انگلیسی چیست؟ واعظ به معنای انگلیسی. واعظ چه در زبان عثمانی بود. واعظ به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت واعظ

vaiz ~ واعظ güncel sözlüklerde anlamı:

VaiZ ::: Nasihat veren. Dinî mes'eleler üzerinde öğüt veren.(Ben vâizleri dinledim. Nasihatları bana tesir etmedi. Düşündüm. Kasavet-i kalbimden başka üç sebep buldum:Birincisi: Zaman-ı hâzırayı zaman-ı sâlifeye kıyas ederek yalnız tasvir-i müddeâyı parlak ve mübalâğalı gösteriyorlar. Tesir ettirmek için; isbat-ı müddea ve müteharri-i hakikatı ikna' lâzım iken ihmal ediyorlar.İkincisi: Bir şeyi tergib veya terhib etmekle ondan daha mühim şeyi tenzil edeceklerinden muvazene-i Şeriatı muhafaza etmiyorlar.Üçüncüsü: Belâgatın muktezası olan hale mutabık, yani ilcâat-ı zamana muvafık, yani teşhis-i illete münasib söz söylemezler; güya insanları eski zaman köşelerine çekiyorlar, so a konuşuyorlar.Hâsıl-ı kelâm: Büyük vâizlerimiz hem âlim-i muhakkik olmalı, tâ isbat ve iknâ etsin. Hem hakîm-i müdakkik olmalı, tâ muvazene-i Şeriatı bozmasın. Hem beliğ-i mukni' olmalı, tâ mukteza-yı hal ve ilcâat-ı zamana muvafık söz söylesi ve mizan-ı Şeriatle tartsın. Ve böyle olmaları da şarttır. İk. M.) (Bak: Hissiyat)

vaiz ::: (a. s. ve i. va'z'dan. c. : vâizân,vu'âz) : dinî öğütlerde bulunan [ibâdet yerlerin-de-]

vâiz ::: vaaz eden, öğüt veren.

Vaiz :::


  1. Cami, mescit vb. yerlerde öğüt niteliğinde dinî konuşmalar yapan kimse, öğütçü
    Örnek: Bir gün camide vaiz bir şey hikâye etmişti. A. Ş. Hisar

  2. Dinsel öğütlerde bulunan (kimse).

vâiz ::: vaaz eden , vaaz veren , dini öğütler eden

vâiz ::: ‬vaaz veren

vâiz ::: dinî öğütler eden

vaiz ::: (a. s. ve i. va'z'dan. c. : vâizân,vu'âz) dinî öğütlerde bulunan [ibâdet yerlerin-de-]

VÂİZ :::

Nasihat veren. Dinî mes'eleler üzerinde öğüt veren.(Ben vâizleri dinledim. Nasihatları bana tesir etmedi. Düşündüm. Kasavet-i kalbimden başka üç sebep buldum:Birincisi: Zaman-ı hâzırayı zaman-ı sâlifeye kıyas ederek yalnız tasvir-i müddeâyı parlak ve mübalâğalı gösteriyorlar. Tesir ettirmek için; isbat-ı müddea ve müteharri-i hakikatı ikna' lâzım iken ihmal ediyorlar.İkincisi: Bir şeyi tergib veya terhib etmekle ondan daha mühim şeyi tenzil edeceklerinden muvazene-i Şeriatı muhafaza etmiyorlar.Üçüncüsü: Be