Çağdaş Sözlük

nasib ~ نصيب

Redhouse Sözlüğü - nasib ~ نصيب maddesi. Sayfa: 2085 - Sira: 31

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü nasib - نصيب ingilizce anlamı, نصيب - nasib osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte نصيب - nasib kelimesi nasıl geçiyor. nasib osmanlıca nasıl yazılır. nasib nedir, nasib ne demek arapca yazılışı.

نصيب means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language نصيب. نصيب attoman turkish I mean, نصيب What is the meaning of the word, what does it mean in turkish نصيب, Ottoman Turkish English Dictionary

نصيب ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ نصيب تعني باللغة الإنجليزية. نصيب ماذا يعني في اللغة العثمانية. نصيب ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية نصيب

نصيب چه کلمات انگلیسی چیست؟ نصيب به معنای انگلیسی. نصيب چه در زبان عثمانی بود. نصيب به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت نصيب

nasib ~ نصيب güncel sözlüklerde anlamı:

NASiB ::: Nasbeden, bir şeyi bir şeye diken. * Gr: Harfi (e) diye üstün okutan.

NASiB ::: Pay, hisse, kısmet. * Bir kimsenin elde edebildiği şey.

nâsî ::: (a. s.) : nisyân edici, eden, unutan, unutucu.

nasîb ::: (a. i.) : 1) pay, hisse. 2) birinin elde edebildiği şey. 3) Allah'ın kısmet ettiği şey

nasîb almak ::: [Bektaşilikte] tarikata girme tö reni yapılmak.

nâsl ::: (a. i. c. : nisâl, nusûl) : temren, ok, kargı gibi şeylerin ucundaki sivri demir.

nâsî ::: (a. s.) : nisyâtı edici, eden, nâsi| j_t; (a. u) , k|| dökucü nâçunutan, unutucu.

nasîb ::: (a. i.) : 1) pay, hisse. 2) nankör birinin elde edebildiği şey. 3) Allah'ın kısmet ettiği şey.

nâsir ::: (a. s. nesr'den) : 1) yayan,

nasîb almak ::: [Bektaşilikte] tarikata girme tö- saçan- 2' nesir va2an- reni yap. lmak. nas, r ; (a , . _ nasr. dan). nusret

nasib ::: nasip, kısmet.

NASiB ::: İnsanların en akıllısı, ölümü çok hatırlayandır. Ölümü çok hatırlayan insana, dünyâda şeref, âhirette yüksek dereceler nasîb olur. (Hadîs-i şerîf-Berîka)

Ey Allah'ım! Seni sevmeyi ve seni seveni sevmeyi ve senin sevgine beni yaklaştıracak şeyi sevmeyi bana nasîb et ve senin sevgini (sıcak ve harâretli günde) soğuk suyu sevmekten bana daha sevimli kıl. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Ma'sûmiyye)

Allah'ım bana senin yolunda şehîd olmayı nasîb et. Peygamberin şehrinde ölmeyi kısmet et! (Hazret-i Ömer)

Yâ Rabbî! Bizlere nihâyetsiz rahmet hazînenden nasîb eyle! Hepimizi doğru yoldan ayırma! (İmâm-ı Rabbânî)

2. Allahü teâlânın ezelde takdir ettiği maddî ve mânevî rızık, kısmet.

Nasîbindir gezdiren yer yer seni,
Gâfil olma âkıbet yer, yer seni.

Bana kahve sunulmadı deme sen,
Nasîbin varsa gelir Yemen'den.

(Nâbi)

nasib ::: pay , kısmet , hisse

nasîb ::: pay , hisse , kısmet

nasib ::: ‬pay

nasib ::: Tanrı’nın kula verdiği

nâsî ::: (a. s.) nisyân edici, eden, unutan, unutucu.

nâsl ::: (a. i. c. : nisâl, nusûl) temren, ok, kargı gibi şeylerin ucundaki sivri demir.

nâsî ::: (a. s.) nisyâtı edici, eden, nâsi| j_t; (a. u) , k|| dökucü nâçunutan, unutucu.

NASİB :::

Pay, hisse, kısmet. * Bir kimsenin elde edebildiği şey