Çağdaş Sözlük

kıran ~ كران

Redhouse Sözlüğü - kıran ~ كران maddesi. Sayfa: 1534 - Sira: 7

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü kıran - كران ingilizce anlamı, كران - kıran osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte كران - kıran kelimesi nasıl geçiyor. kıran osmanlıca nasıl yazılır. kıran nedir, kıran ne demek arapca yazılışı.

كران means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language كران. كران attoman turkish I mean, كران What is the meaning of the word, what does it mean in turkish كران, Ottoman Turkish English Dictionary

كران ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ كران تعني باللغة الإنجليزية. كران ماذا يعني في اللغة العثمانية. كران ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية كران

كران چه کلمات انگلیسی چیست؟ كران به معنای انگلیسی. كران چه در زبان عثمانی بود. كران به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت كران

kıran ~ كران güncel sözlüklerde anlamı:

KIRAN ::: (C.: Kırânât) Yakınlık, mukarenet. * Ayrı iki şeyin birleşmesi. * İki gezegenin bir burçta bulunması.

kıran ::: (f. i.) : 1848 den 1927 ye kadar İran'da kullanıan bir gümüş para. [1 1/4 dolar değerinde olup 10 kıran 1 tornan ederdi]

kıran ::: (a. i. c. : kırânât) : 1) yakınlık, (bkz. : mukarenet). 2) iki şeyin birleşmesi. 3) astr. seyyare (* gezegen) lerden ikisinin bir burçta birleşmesi.

kırân-ı nahseyn (nahs-i kıran) ::: astr. Mars (Merîh) ile Satürn (Zuhal) ün aynı burçta birbirine yaklaşması, [kutsuzluk işareti sayılır]

kırân-ı sa'deyn (sa'd-i kıran) ::: Venüs (Zühre) ile Jüpiter (Müşteri) in aynı burçta birbirine yaklaşması, [kutluluk işareti sayılır] . Sâhib-kırân : çok talihli, çok kuvvetli hükümdar).

Kıran :::


  1. Kırma işini yapan (kimse).

  2. Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık veya başka sebep, ölet, afet
    Örnek: Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir. S. F. Abasıyanık

  3. Kıyı, kenar, çevre, uç.

  4. Dağ sırtı, tepe, bayır.

  5. Kıraç toprak.

  6. Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı.

  7. 1. Çevre, kıyı, kenar. 2. Ufuk. 3. Tepe, yamaç, bayır.

kıran ::: yakınlık , iki gezegenin bir burçta bulunması

kerân ::: uç

kerân ::: ‬uç

kerân ::: kıyı

kıran ::: ‬yakınlaşma

kıran ::: iki gezegenin aynı burçta birbirine yaklaşması

kıran ::: (f. i.) 1848 den 1927 ye kadar İran'da kullanıan bir gümüş para. [1 1/4 dolar değerinde olup 10 kıran 1 tornan ederdi]

kıran ::: afet, bayır, çevre, kenar, kıyı, tepe, uç

KIRAN :::

(C.: Kırânât) Yakınlık, mukarenet. * Ayrı iki şeyin birleşmesi. * İki gezegenin bir burçta bulunması

Diğer Osmanlıca Sözlüklerde: