Çağdaş Sözlük

kanaat ~ قناعت

Redhouse Sözlüğü - kanaat ~ قناعت maddesi. Sayfa: 1474 - Sira: 31

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü kanaat - قناعت ingilizce anlamı, قناعت - kanaat osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte قناعت - kanaat kelimesi nasıl geçiyor. kanaat osmanlıca nasıl yazılır. kanaat nedir, kanaat ne demek arapca yazılışı.

قناعت means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language قناعت. قناعت attoman turkish I mean, قناعت What is the meaning of the word, what does it mean in turkish قناعت, Ottoman Turkish English Dictionary

قناعت ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ قناعت تعني باللغة الإنجليزية. قناعت ماذا يعني في اللغة العثمانية. قناعت ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية قناعت

قناعت چه کلمات انگلیسی چیست؟ قناعت به معنای انگلیسی. قناعت چه در زبان عثمانی بود. قناعت به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت قناعت

kanaat ~ قناعت güncel sözlüklerde anlamı:

KANAAT ::: Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helâl ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.(Semere-i sa'yine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl-i sa'yi kuvvetlendirir. Mevcuda iktifa dûnhimmetliktir. M.) (Bak: Himmet)

kanâat ::: (a. i.) : 1) kısmete razı olma, bir şeyi yeter görüp fazlasını istememe. 2) kanma, kanış. 3) görüş, tahmin.

kanaât ::: kısmetine razı olma, kabullenme.

KANaAT ::: Allahü teâlâ buyuruyor ki: "Ey kulum! Emir ettiğim farzları yap, insanların en âbidi olursun. Yasak ettiğim haramlardan sakın verâ sâhibi olursun. Verdiğim rızka kanâat eyle, insanların en ganîsi (en zengini) olursun, kimseye muhtâc kalmazsın (Hadîs-i kudsî-Berîka)

İslâmiyet ile şereflenen, hayâtı için yetecek nafakaya sâhib olan ve bunda kanâat eden kimseye ne mutlu. (Hadîs-i şerîf-Nisâb-ul-Ahbâr)

Kanâat tükenmez bir hazînedir. (Hadîs-i şerîf-Nihâye)

Kanâat eden azîz, tama' eden (dünyâ lezzetlerini haram yollardan arayan) zelîl olur. (Hadîs-i şerîf-Nihâye)

Kim kanâat ederse, geçimi iyi olur. Kim tama' ederse, (dünyâ lezzetlerini haram yollardan ararsa) geçim sıkıntısı çeker. (İbn-i Cevzî)

Kanaat :::


  1. Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum.

  2. Kanma, inanma.

  3. Kanış, kanı, inanç, düşünce
    Örnek: Biz kanaatlerimizi açık söyleriz. E. İ. Benice

  4. kanı.

kanâat ::: görüş , düşünce , yetinme , kanaat etmek , yetinmek

kanaat ::: kısmetine razı olma

kanaât ::: kısmetine razı olma , kabullenme

kanâat ::: ‬yetinme

kanâat ::: (a. i.) 1) kısmete razı olma, bir şeyi yeter görüp fazlasını istememe. 2) kanma, kanış. 3) görüş, tahmin.

kanaat ::: düşünce, inanç, kanı

KANAAT :::

Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helâl ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.(Semere-i sa'yine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl-i sa'yi kuvvetlendirir. Mevcuda iktifa dûnhimmetliktir. M.) (Bak: Himmet)