kusur ~ قصور
Redhouse Sözlüğü - kusur ~ قصور maddesi. Sayfa: 1457 - Sira: 38
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü kusur - قصور ingilizce anlamı, قصور - kusur osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte قصور - kusur kelimesi nasıl geçiyor. kusur osmanlıca nasıl yazılır. kusur nedir, kusur ne demek arapca yazılışı.
قصور means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language قصور. قصور attoman turkish I mean, قصور What is the meaning of the word, what does it mean in turkish قصور, Ottoman Turkish English Dictionary
قصور ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ قصور تعني باللغة الإنجليزية. قصور ماذا يعني في اللغة العثمانية. قصور ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية قصور
قصور چه کلمات انگلیسی چیست؟ قصور به معنای انگلیسی. قصور چه در زبان عثمانی بود. قصور به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت قصور
kusur ~ قصور güncel sözlüklerde anlamı:
KUSUR ::: Noksanlık. Eksiklik. Noksan ve âcizlik. İhmal. Tedbirsizlik. * Cem' olmalar. * Pahalanmak. *Eksilmek. * Şiddetli olan şeyin yavaşlayıp sâkin olması. * Bereketlenmek. * İmtina', âciz olmak. * Bir hesabın üstü. Artan kısım. * (Kasr. C.) Kasırlar. Saraylar. Köşkler.(Şeytanın mühim bir desisesi : İnsana kusurunu itiraf ettirmemektir. Tâ ki, istiğfar ve istiâze yolunu kapasın. Hem nefs-i insaniyenin enaniyetini tahrik edip, tâ ki, nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin; âdeta taksiratdan takdis etsin. Evet şeytanı dinliyen bir nefis, kusurunu görmek istemez; görse de, yüz te'vil ile te'vil ettirir. $ sırriyle, nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için ayıbını görmez. Ayıbını görmediği için itiraf etmez, istiğfar etmez, istiaze etmez; şeytana maskara olur. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi bir Peygamber-i Alişan , $ dediği halde, nasıl nefse itimad edilebilir. Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiaze eder. İstiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar; itiraf etse, afva müstahak olur. L.)
kusur ::: (a. i.) : 1) eksiklik. 2) ayıp; sakatlık; özür, yersiz hareket. 3) suç, kabahat, (bkz. : ihmâl, tekâsül). 4) ihmal, tedbirsizlik. 5) bir hesabın üstü, artanı; artan kısım, üst. 6) (kasr'ın c.) : köşkler.
kusûr-i Behişt ::: cennet köşkleri.
kusûr-i cenin ::: gönül köşkleri.
kusûr-i cinân ::: cennetlerdeki köşkler.
kusur ::: eksiklik, pürüz, özür, kabahat.
Kusur :::
- Eksiklik, noksan, nakısa
Örnek: Biz bu meslek kusurundan oldum olası kendimizi kurtaramamışız ve hâlâ kurtaramamaktayız. B. Felek - Özür.
- Bilerek veya bilmeyerek bir işi gereği gibi yapmama.
- Elverişsiz durum.
- Bilerek savsama sonucu ya da bir önlemsizlik yüzünden ortaya çıkan yasanın korumadığı bir eylem, olay ya da işlem.T. :kusur
kusur ::: eksiklik
kusûr ::: eksiklik
kusûr ::: kasırlar
kusûr ::: eksiklik
kusûr ::: hata
kusûr ::: ihmal
kusur ::: arıza, ayıp, hata, kabahat, noksan, özür, pürüz, şaibe
KUSUR :::