karin ~ قارین
Redhouse Sözlüğü - karin ~ قارین maddesi. Sayfa: 1413 - Sira: 24
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü karin - قارین ingilizce anlamı, قارین - karin osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte قارین - karin kelimesi nasıl geçiyor. karin osmanlıca nasıl yazılır. karin nedir, karin ne demek arapca yazılışı.
قارین means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language قارین. قارین attoman turkish I mean, قارین What is the meaning of the word, what does it mean in turkish قارین, Ottoman Turkish English Dictionary
قارین ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ قارین تعني باللغة الإنجليزية. قارین ماذا يعني في اللغة العثمانية. قارین ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية قارین
قارین چه کلمات انگلیسی چیست؟ قارین به معنای انگلیسی. قارین چه در زبان عثمانی بود. قارین به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت قارین
karin ~ قارین güncel sözlüklerde anlamı:
KARiN ::: Yakın. Hısım. Akraba. * Arkadaş. Yaşı aynı olan arkadaş. Refik. Komşu. * Bir şeyi elde eden, nâil olan. * Pâdişahın daimi surette yakınında bulunan. Mâbeynci.
KARiN ::: Kılıcı ve oku olan. * Hacla umreyi birlikte yapan.
Karin ::: (a. s. c. : kurenâ) : 1) yakın, (bkz. : karîb). 2) bir şeye sahip olan, bir şeye nail olan. 3) hısım, komşu, arkadaş gibi yakın olanlardan her biri. 4) pâdişâhın dâimi surette yakınında bulunan, mabeyinci. Ser-karîn : baş mabeyinci.
karîn-i evvel ::: baş mabeyinci.
karîn-i re'y-i sâib ::: isabetli, düşünceye uygun.
karîn-i sâni ::: ikinci mabeyinci, karine (a. i. c. : karâin) : karışık bir iş veya mes'elenin anlaşılmasına, çözülmesine yarıyan hal, ipucu, (bkz. : emare).
karîne-i katla ::: ("ka" uzun okunur) : huk. lâyık olan dereceye varan emare : [birinin, elinde kanlı bir bıçakla bir evden çıktığı sırada, o evde henüz öldürülmüş biri görülünce, evden çıkan kimsenin, ölenin katili olduğuna hükmetmek gibi]
karîne-i katıa-i kanûniyye ::: huk. hükmün sebeplerinden olan yemin, şahitlik. v. s.
karîne-i kâtıa-i takdîrivye ::: bir tüccarın, ticâreti meslek edinip, devamlı olarak bu işle meşgul olması gibi.
karîn ::: yan yana, yakın.
karîn ::: yakın
kârin ::: yakın
karin ::: yakın
karin ::: eş dost
KARİN :::