Çağdaş Sözlük

fidye ~ فديه

Redhouse Sözlüğü - fidye ~ فديه maddesi. Sayfa: 1370 - Sira: 5

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü fidye - فديه ingilizce anlamı, فديه - fidye osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte فديه - fidye kelimesi nasıl geçiyor. fidye osmanlıca nasıl yazılır. fidye nedir, fidye ne demek arapca yazılışı.

فديه means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language فديه. فديه attoman turkish I mean, فديه What is the meaning of the word, what does it mean in turkish فديه, Ottoman Turkish English Dictionary

فديه ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ فديه تعني باللغة الإنجليزية. فديه ماذا يعني في اللغة العثمانية. فديه ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية فديه

فديه چه کلمات انگلیسی چیست؟ فديه به معنای انگلیسی. فديه چه در زبان عثمانی بود. فديه به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت فديه

fidye ~ فديه güncel sözlüklerde anlamı:

FiDYE ::: Herhangi bir farzından birini yerine getirmeye gücü olmayan bir kimsenin Cenâb-ı Hak'tan özür dilemek kasdı ile, verdiği para veya sadaka. * Esir veya kölelikten kurtulmak için verilen para. * Fık: Fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceği.

fidye ::: (a. i.) : can kurtarma karşılığı verilen akçe vesaire.

fidye-i necat ::: kurtulmalık, can kurtarma akçesi.

fidye ::: bir suçtan veya esirlikten kurtuluş parası.

FiDYE ::: 1. Çok yaşlı ve hasta olan kimsenin tutamadığı oruç, ölüm hastalığına yakalananın kılamadığı namaz, vefât etmiş kimsenin namaz ve oruç borçları için ve hacda, ihramlının hastalık özründen dolayı ihramın bâzı yasaklarını işlemesine karşılık vermesi gereken bedel.

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

O, size farz kılınan oruç, sayılı günlerdir. O günlerde sizden kim hasta, yâhut seferde olur da iftâr ederse, tutamadığı günler sayısınca sıhhat bulduğu ve râhat ettiği başka günlerde oruç tutar. Fazla ihtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle oruç tutmaya güç getiremeyenler üzerine bir yoksul doyuracak kadar fidye vermek lâzımdır. Bununla berâber kim fidyeyi çok verir, yâhut hem oruç tutar, hem de fidye verirse, onun için daha hayırlı olur. Size seferde (yolculukta) oruç bozmak ve yaşlı hâlinizde fidye vermek izni verilmişken, yine oruç tutsanız hakkınızda hayırlıdır, eğer orucun fazîletini bilirseniz. (Bekara sûresi: 184)

Bir kimseyi namaz ve oruç borcundan kurtarmak için yapılan muâmeleye iskat denir. Her günlük oruç ve her vakit namaza karşılık verilmesi gereken fidye bir fıtradır. Hacda ihramlının işlediği yasak sebebiyle vermesi gereken fidye ya oruç, ya sadaka, yahut nüsuktur. Oruç fidyesi üç gün oruç tutmaktır, sadaka fidyesi, altı fakire birer fıtra (meselâ 1750 gr buğday) vermektir, nüsuk fidyesi ise, kurban kesmektir. (İbn-i Âbidîn)

İhtiyar olup, ölünceye kadar Ramazan veya kazâya kalmış oruçlarını tutamıyacak kimse ve iyi olmasından ümîd kesilen hasta gizli yemelidir.Zengin ise, her gün için bir fıtra yâni beşyüz yirmi dirhem (bin yedi yüz elli gram) buğday veya un veya kıymeti kadar altın veya gümüş para, bir veya bir kaç fakire fidye olarak verir. Ramazanın başında veya sonunda toptan hepsi bir fakire de verilebilir. Fidye verdikten sonra kuvvetlenirse, Ramazan oruçlarını ve kazâ oruçlarını tutar. Fidye vermeden ölürse, ıskat yapılması için vasiyet eder. Fakir ise, fidye vermez. Duâ eder. (İbn-i Âbidîn)

Namaz ve oruç borçlarının iskâtı (düşürülmesi) için vasiyet eden meyyitin (ölünün) velîsi yâni mîrâsını yerine sarf için vasiyet ettiği vasîsi, vasîsi yoksa vârisi (mîrascısı), mîrâsın üçte birinden, herbir vakit namaz için, vitr namazı için ve kazâ edilmesi lâzım olan bir günlük oruç için birer fıtra meselâ bin yedi yüz elli gram) buğdayı fakirlere (veya fakirlerin vekillerine) fidye olarak sadaka verir. (Tahtâvî)

2. Bir kimsenin harpte esirlikten kurtulması için verilen bedel (para, mal).

Hanefî mezhebinde, esirler fidye karşılığında salıverilmez. Fakat İmâm-ı Muhammed'e göre, müslümanların mal ve paraya ihtiyaçları varsa, fidye karşılığında serbest bırakılabilir. (İbn-i Hümâm)

Fidye :::


  1. Tutsak edilen veya rehin alınan bir kimsenin serbest bırakılması için istenen para, kurtulmalık, fidyeinecat
    Örnek: Baskı altında tutulduğunu bilip fidye vaat ederek seni kaçıracak birini aramışım. K. Bilbaşar

fidye ::: can kurtarma karşılığı verilen akçe vesaire , bir suçtan veya esirlikten kurtuluş parası , herhangi bir farzından birini yerine getirmeye gücü olmayan bir kimsenin cenab-ı hak'tan özür dilemek kasdı ile , verdiği para veya sadaka , esir veya kölelikten kurtulmak için verilen para , fık: fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceği

FİDYE :::

Herhangi bir farzından birini yerine getirmeye gücü olmayan bir kimsenin Cenâb-ı Hak'tan özür dilemek kasdı ile, verdiği para veya sadaka. * Esir veya kölelikten kurtulmak için verilen para. * Fık: Fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceği