Çağdaş Sözlük

arız ~ عارض

Redhouse Sözlüğü - arız ~ عارض maddesi. Sayfa: 1276 - Sira: 7

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü arız - عارض ingilizce anlamı, عارض - arız osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte عارض - arız kelimesi nasıl geçiyor. arız osmanlıca nasıl yazılır. arız nedir, arız ne demek arapca yazılışı.

عارض means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language عارض. عارض attoman turkish I mean, عارض What is the meaning of the word, what does it mean in turkish عارض, Ottoman Turkish English Dictionary

عارض ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ عارض تعني باللغة الإنجليزية. عارض ماذا يعني في اللغة العثمانية. عارض ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية عارض

عارض چه کلمات انگلیسی چیست؟ عارض به معنای انگلیسی. عارض چه در زبان عثمانی بود. عارض به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت عارض

arız ~ عارض güncel sözlüklerde anlamı:

aRIZ ::: So adan olan şey. Bir şeyin zâtına ve hakikatına ait ve lâzım olmayıp başka bir varlıktan bazan vâki ve kaim olan. Takılan. Yapışan. * Bir şeyi arz ve takdim edici olan. * Kalın ve geniş bulut. * Ön dişlerin haricindeki onaltı dişin herbiri. * İnsanın yanağı. * Hasta olduğundan dolayı kesilen deve. * Seyrek sakallı kimse. (Bak: İctima-i zıddeyn) * (Arz. dan) Gelen. * Tesadüfî vakıa. * Dağ, bulut. v.s. gibi görmeye mâni olan herşey. * Yanak.

ârız ::: (a. s. arz'dan.) : 1) gelen. 2) i. tesâdüfî vak'a. 3) i. dağ, bulut ve şâire gibi gör-miye manî olan herşey. 4) i. yanak.

ârız-ı gülgûn ::: gül renginde olan yanak, penbe, al yanak.

ârız ::: gelip çatan, bulaşan, yapışan.

Arız :::


  1. Sonradan ortaya çıkan.

  2. Bulaşmış, musallat olmuş
    Örnek: Zengin çocuklarına arız münasebetsizlikler, fakir çocuklarına mahsus fenalıklardan aşağı kalmıyor. H. R. Gürpınar

ârız ::: yanak , bulaşan , gelen , yapışan

ârız ::: ‬yanak

ârız ::: gelen

ârız ::: engel

ÂRIZ :::

Sonradan olan şey. Bir şeyin zâtına ve hakikatına ait ve lâzım olmayıp başka bir varlıktan bazan vâki ve kaim olan. Takılan. Yapışan. * Bir şeyi arz ve takdim edici olan. * Kalın ve geniş bulut. * Ön dişlerin haricindeki onaltı dişin herbiri. * İnsanın yanağı. * Hasta olduğundan dolayı kesilen deve. * Seyrek sakallı kimse. (Bak: İctima-i zıddeyn) * (Arz. dan) Gelen. * Tesadüfî vakıa. * Dağ, bulut. v.s. gibi görmeye mâni olan herşey. * Yanak.