Çağdaş Sözlük

sadık ~ صادق

Redhouse Sözlüğü - sadık ~ صادق maddesi. Sayfa: 1153 - Sira: 16

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü sadık - صادق ingilizce anlamı, صادق - sadık osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte صادق - sadık kelimesi nasıl geçiyor. sadık osmanlıca nasıl yazılır. sadık nedir, sadık ne demek arapca yazılışı.

صادق means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language صادق. صادق attoman turkish I mean, صادق What is the meaning of the word, what does it mean in turkish صادق, Ottoman Turkish English Dictionary

صادق ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ صادق تعني باللغة الإنجليزية. صادق ماذا يعني في اللغة العثمانية. صادق ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية صادق

صادق چه کلمات انگلیسی چیست؟ صادق به معنای انگلیسی. صادق چه در زبان عثمانی بود. صادق به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت صادق

sadık ~ صادق güncel sözlüklerde anlamı:

sâdık ::: (a. s. sıdk'dan. c. : asdika) : 1) doğru, gerçek, (bkz. : sahîh). 2) sadâkati, içten bağlılığı olan. (bkz. : vefâ-kâr).

sâdık-ül-kavl ::: doğru sözlü, (bkz. : râst-gû, sâ-dık-ül-kelâm).

sâdık-ül-kelâm ::: doğru söyliyen. (bkz. : râst-gû, sâdık-ül-kavl).

sâdık-ül-va'd ::: va'dinde, sözünde duran. 3) i. erkek adı.

SaDIK ::: Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:

Ey mü'minler! Allahü teâlâdan korkun ve dâimâ her zaman sâdıklar ile birlikte bulunun. (Tevbe sûresi: 120)

2. Doğru, yalan ve uydurma olmayan. Doğru sözlü, sözünde duran.

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

"Bu (Allahü teâlânın Cennet'te cemâlini göstereceği) zaman sâdıka sıdkının fayda vereceği zamandır. (Mâide sûresi: 119)

Sâdık dost ve hâlis kimyâ,
Az bulunur, hiç arama.

(İmâm-ı Şâfiî)

Sâdık dost, arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır. (İmâm-ı Şâfiî)

Sâdık öyle kimsedir ki, dili hak söz konuşur ve sevâb kazandıracak laf söyler. Sâdık, Allahü teâlânın kılıcıdır. Kılıca karşı kim durabilir. Kılıca karşı duran iki parça olur. (Zünnûn-i Mısrî)

Sâdık kul, amel etmeden, hâlis kul amel edince, amelin tadını alır. (Ebû Türâb Nahşebî)

Sadık :::


  1. Doğru, gerçek.

  2. Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli
    Örnek: Birisi onu alsa, en sadık kadın olacak, en güzel yemekleri pişirecekmiş. Ç. Altan

  3. İçten bağlı, doğru, gerçek dost.

sâdık ::: doğru , bağlı , dürüst , yürekten bağlı olan

sâdık ::: ‬yürekten bağlı olan

sâdık ::: doğru

sadık ::: bağlı, doğru, gerçek