Çağdaş Sözlük

secde ~ سجده

Redhouse Sözlüğü - secde ~ سجده maddesi. Sayfa: 1041 - Sira: 22

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü secde - سجده ingilizce anlamı, سجده - secde osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte سجده - secde kelimesi nasıl geçiyor. secde osmanlıca nasıl yazılır. secde nedir, secde ne demek arapca yazılışı.

سجده means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language سجده. سجده attoman turkish I mean, سجده What is the meaning of the word, what does it mean in turkish سجده, Ottoman Turkish English Dictionary

سجده ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ سجده تعني باللغة الإنجليزية. سجده ماذا يعني في اللغة العثمانية. سجده ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية سجده

سجده چه کلمات انگلیسی چیست؟ سجده به معنای انگلیسی. سجده چه در زبان عثمانی بود. سجده به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت سجده

secde ~ سجده güncel sözlüklerde anlamı:

SECDE ::: Allah'ın (C.C.) huzurunda yere kapanış. İbadet ve Allah'a (C.C.) memnuniyetini ve itaatini bildirmek veya şükretmek için yere kapanarak alın, burun ucu, eller, dizler ve ayak uçları yere gelecek şekilde yapılan en büyük tazim ifade eden hareket. Namazın bir rüknü.

secde ::: (a. i. c. : secdât) : namazda alını, el ayalarını, dizleri ve ayak parmaklarını yere dayamaktan ibaret ibâdet vaziyeti.

secde gülü ::: g. s. bir çeşit süsleme olan hal-kârda görülen gül motifinin bir nev'i.

secde-i sehv ::: namazda yapılan bir yanlış için secde etme.

secde-i şükran ::: büyük bir sevince karşılık yapılan secde.

secde-i tilâvet ::: Kur'ân-ın 14 yerindeki secde âyetlerini okuyunca, okuyan ve işiten için yapılması lâzımgelen secde.

secede ::: (a. s. sâcid'in c.) : secde edenler, (bkz. : süccâd, sücced, sücûd).

SECDE ::: Kul şu yedi âzâ üzerine secde eder; yüzü, iki avucu, iki dizi, iki ayağı. (Hadîs-i şerîf-Halebî)

Secde ettiğin zaman, yırtıcı kuşlar gibi, iki kolunu yere döşeme, avucuna dayan. Pazun ile koltuk arasını vücûduna yapıştırma. Böyle yaparsan, her uzvun secde etmiş olur. (Hadîs-i şerîf-Miftâh-ül-Cenne)

Yâ Fâtıma! Allahü teâlâ, bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emir buyursa idi, ben de kadının kocasına secde etmesini emr ederdim. (Hadîs-i şerîf-Miftâh-ül-Cenne)

Cenâb-ı Hak kulunu yoktan var etti. Eline cömertlik, başına da secde kâbiliyeti verdi. Aksi takdirde ne el cömertlik, ne baş secde edebilirdi. (Sâdî Şîrâzî)

Secde yalnız, Kâbe'ye karşı Allahü teâlâ için yapılır. Kâbe için yapılmaz. (İbn-i Âbidîn)

Secde :::


  1. Genellikle namaz kılarken alnı, el ayalarını, dizleri ve ayak parmaklarını yere getirerek alınan durum.

secde ::: c

secede ::: (a. s. sâcid'in c.) secde edenler, (bkz. : süccâd, sücced, sücûd).

SECDE :::

Allah'ın (C.C.) huzurunda yere kapanış. İbadet ve Allah'a (C.C.) memnuniyetini ve itaatini bildirmek veya şükretmek için yere kapanarak alın, burun ucu, eller, dizler ve ayak uçları yere gelecek şekilde yapılan en büyük tazim ifade eden hareket. Namazın bir rüknü.