Çağdaş Sözlük

hayat ~ خياط

Redhouse Sözlüğü - hayat ~ خياط maddesi. Sayfa: 875 - Sira: 38

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü hayat - خياط ingilizce anlamı, خياط - hayat osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte خياط - hayat kelimesi nasıl geçiyor. hayat osmanlıca nasıl yazılır. hayat nedir, hayat ne demek arapca yazılışı.

خياط means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language خياط. خياط attoman turkish I mean, خياط What is the meaning of the word, what does it mean in turkish خياط, Ottoman Turkish English Dictionary

خياط ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ خياط تعني باللغة الإنجليزية. خياط ماذا يعني في اللغة العثمانية. خياط ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية خياط

خياط چه کلمات انگلیسی چیست؟ خياط به معنای انگلیسی. خياط چه در زبان عثمانی بود. خياط به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت خياط

hayat ~ خياط güncel sözlüklerde anlamı:

HAYAT ::: Dirilik. Canlılık. Yaşama. Sağlık. * Fık: Allah (C.C.) kendi Zât-ı Ehadiyyetine mahsus bir hayat sıfatı ile muttasıftır. Bu, Hak Teâlâ'nın ilmi ile, irade ve kudret ile ittisafına hâs bir sıfattır. (Bak: Meratib-i hayat) (Hayat, şu kâinatın en ehemmiyetli gayesi.. hem en büyük neticesi.. hem en parlak nuru.. hem en lâtif mâyesi.. hem gayet süzülmüş bir hülâsası.. hem en mükemmel meyvesi.. hem en güzel zineti.. hem sırr-ı vahdeti.. hem rabıta-i ittihadı.. hem en yüksek kemali.. hem en güzel cemali.. hem kemalatın menşei.. hem san'at ve mahiyetçe en hârika bir ziruhu, hem en küçük bir mahluku bir kâinat hükmüne getiren mu'cizekâr bir hakikatı, hem güya kâinatın küçük bir zihayatta yerleşmesine vesile oluyor gibi; koca kâinatın bir nevi fihristesini o zihayatta göstermekle beraber, o zihayatı ekser mevcudatla münâsebettar ve küçük bir kâinat hükmüne getiren en harika bir mu'cize-i kudrettir.Hem hayatın hakikatı altı erkân-ı imaniyeye bakıp, mânen ve remzen isbat eder. Yâni, hem Vâcib-ül Vücud'un vücub-u vücudunu ve hayat-ı sermediyesini.. hem dar-ı âhireti.. hem hayat-ı bâkiyesini.. hem vücud-u melâike.. hem sâir erkân-ı imaniyyeye pek kuvvetli bakıp iktiza eden bir hakikat-ı nuraniyyedir. Hem hayat, bütün kâinattan süzülmüş en sâfi bir hülâsası olduğu gibi, kâinattaki en mühim bir maksad-ı İlahî ve hilkat-ı âlemin en mühim neticesi olan şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbeti netice veren bir sırr-ı azamdır...Evet bu hayatın gayesi ve neticesi hayat-ı ebediyye olduğu gibi, bir meyvesi de hayatı veren Zât-ı Hayy ve Muhyi'ye karşı şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbettir ki; bu şükür ve muhabbet ve ibadet ve hamd ise hayatın meyvesi olduğu gibi kâinatın gayesidir. Ve bundan anla ki; bu hayatın gayesini "rahatça yaşamak ve gafletli lezzetlenmek ve heveskârâne nimetlenmektir" diyenler, gayet çirkin bir cehaletle, münkirâne, belki de kâfirâne, bu pek çok kıymettar olan hayat nimetini ve şuur hediyesi ve akıl ihsanını istihfaf ve tahkir edip, dehşetli bir küfran-ı nimet ederler. L.)(Ziya ile mevcudat görünür, hayat ile mevcudatın varlığı bilinir. Her birisi birer keşşaftır. M.)(Ey nefis! Eğer şu dünya hayatına müştaksan, mevtten kaçarsan; kat'iyyen bil ki: Hayat zannettiğin hâlât, yalnız bulunduğun dakikadır. O dakikadan evvel, bütün zamanın ve o zaman içindeki eşya-yı dünyeviye, o dakikada meyyittir, ölmüştür. O dakikadan so a, bütün zamanın ve onun mazrufu o dakikada ademdir, hiçtir. Demek güvendiğin hayat-ı maddiye, yalnız bir dakikadır. Hattâ bir kısım ehl-i tedkik "Bir âşiredir, belki ân-ı seyyaledir" demişler. İşte şu sırdandır ki; bazı ehl-i velâyet, dünyanın dünya cihetiyle ademine hükmetmişler. Madem böyledir; hayat-ı maddiye-i nefsiyeyi bırak. Kalb ve ruh ve sırrın derece-i hayatlarına çık, bak; ne kadar geniş bir daire-i hayatları var. Senin için meyyit olan mâzi, müstakbel, onlar için hayydır, hayatdar ve mevcuttur. S.)(Vücudun kemali hayat iledir. Belki vücudun hakiki vücudu hayat iledir. Hayat vücudun nurudur. S.)(Hayatı veren O'dur. Ve hayatı rızık ile idame eden de odur. M.)

HAYAT ::: Kasaba ve köy evlerinde üstü kapalı, bir, iki veya üç tarafı açık sofa. * Avlu.

hayât ::: (a. i.) : dirilik, canlı-mâsumlukta ömür.

hayât-ı alîl ::: hastalıklı hayat, hasta ömür.

hayât-ı askeriyye ::: askerlik hayâtı.

hayât-ı câvidânî ::: daimî hayat.

hayât-ı husûsiyye ::: husûsî (* özel) hayat, şahsa âid hayat.

hayât-ı insanî ::: insana âit hayat.

hayât-ı ma'sûmâne-i tıflâne ::: çocuğa yakışacak masumlukta ömür.

hayât-ı sahîha ::: esen hayat.

hayât-ı takdîriyye ::: huk. hamlin, yânî rahimde bulunan çocuğun hayâtı, [bu cihetle hamil ölüm zamanında anası rahminde olmak ve sağ doğmak şartiyle vâris olur].

havyât ::: (a. i.) : 1) dikici, terzi.

hayyât-ı mahir ::: usta terzi. 2) (hayye'nin c. ) : yılanlar.

hıyât ::: (â. i.) : 7) ibrişim, tire. 2) dikiş iğnesi.

hayat ::: dirilik, canlılık.

HAYaT ::: 1. Allahü teâlâ hakkında bilmemiz vâcib olan sıfât-ı subûtiyye'den biri. Allahü teâlânın diri olması.

Allahü teâlânın kâmil (noksan olmayan) sıfatları vardır. Bunlar, hayât (diri olmak), sem' (işitmek), basar (görmek), kudret (gücü yetmek), irâde (istemek), kelâm (söylemek) ve tekvîn (yaratmak)tır. Bu sekiz sıfata, sıfât-ı sübûtiyye ve sıfât-ı hakîkiyye denir. Bu sıfatları da kadîmdir. Yâni sonradan olma değildir. Kendinden ayrı olarak ayrıca vardır. Ehl-i sünnet âlimleri böyle bildirmektedir. (İmâm-ı Rabbânî)

2. Bir insanın doğumundan ölümüne kadar geçen zaman.

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:

Mal ve dünyâdan size verilen şey, yalnız hayatta bulunduğunuz müddetçe, onunla geçinmektir. Îmân edip Rablerine tevekkül edenler için âhirette Allahü teâlânın indinde dünyâ nîmetinden hayırlı ve dâimî çok sevâb vardır. (Şûrâ sûresi: 36)

Öldükten sonra da, hayâtta olduğum gibi bilirim. (Hadîs-i şerîf-Deylemî)

3. Bir insanın ölümünden sonra başlayan ebedî (sonsuz) hayat.

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:

Dünyâ hayâtı, oyun ve boş şeylerdir. Allah'tan korkanlar için âhiret hayâtı elbette hayırlıdır. Böyle olduğunu niçin anlamıyorsunuz? (En'âm sûresi: 32)

Berzâh hayâtı, yâni kabir hayâtı, dünyâ hayâtının yarısı gibidir.Kabirde rûhun bedene bağlanması, diri iken olan bağlanmasının yarısı kadardır. Gömülmemiş ölüler de, berzâh hayâtında oldukları için, azâbı ve elemi duyarlar ve hiç hareket etmez, kıpırdayamazlar. (İmâm-ı Rabbânî)

Kabirdeki hayât, bir bakımdan dünyâ hayâtına benzediği için, meyyit terakkî eder, derecesi yükselir. Kabir hayâtı insanlara göre değişir. "Peygamberler (aleyhimüsselâm) kabirlerinde namaz kılar." buyruldu. (İmâm-ı Rabbânî)

Hayat :::


  1. Canlı, sağ olma durumu.

  2. Yaşam
    Örnek: Hayat sahnesinde yetmiş üç yaşın basamaklarındayım. H. F. Ozansoy

  3. biçimi, içinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı.

  4. Durum
    Örnek: Uzun dualardan sonra bana denizcilik hayatını anlatmaya başladı. R. N. Güntekin

  5. Geçim şartlarının bütünü
    Örnek: Hayatımı yazılarımla kazanırım. H. E. Adıvar

  6. Canlılığı gösteren hareket, kaynaşma.

  7. Yazgı.

  8. Yaşamayı sağlayan şartların bütünü.

  9. Genellikle köy ve kasaba evlerinde, üstü kapalı, bir veya birkaç yanı açık sofa.

  10. Avlu.

  11. Balkon.

  12. Sundurma.

  13. Hayat biçimi, içinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı.

  14. Bir hayvan ya da bitkiyi anorganik ya da ölmüş organik maddeden ayıran özellik. Canlının metabolizma, büyüme, üreme, çevreye uyum gibi gösterdiğihayatî olaylar.

hayat ::: dirilik , canlılık , yaşam

hayyât ::: terzi

hayat ::: ‬yaşam

hıyât ::: (â. i.) 7) ibrişim, tire. 2) dikiş iğnesi.

hayat ::: avlu, can, meslek, ömür, varlık, yaşam, yaşantı, yazgı

HAYAT :::

Dirilik. Canlılık. Yaşama. Sağlık. * Fık: Allah (C.C.) kendi Zât-ı Ehadiyyetine mahsus bir hayat sıfatı ile muttasıftır. Bu, Hak Teâlâ'nın ilmi ile, irade ve kudret ile ittisafına hâs bir sıfattır. (Bak: Meratib-i hayat) (Hayat, şu kâinatın en ehemmiyetli gayesi.. hem en büyük neticesi.. hem en parlak nuru.. hem en lâtif mâyesi.. hem gayet süzülmüş bir hülâsası.. hem en mükemmel meyvesi.. hem en güzel zineti.. hem sırr-ı vahdeti.. hem rabıta-i ittihadı.. hem en yüksek kemali.. hem en güzel cemali.. hem kem