an ~ آن
Redhouse Sözlüğü - an ~ آن maddesi. Sayfa: 205 - Sira: 10
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü an - آن ingilizce anlamı, آن - an osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte آن - an kelimesi nasıl geçiyor. an osmanlıca nasıl yazılır. an nedir, an ne demek arapca yazılışı.
آن means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language آن. آن attoman turkish I mean, آن What is the meaning of the word, what does it mean in turkish آن, Ottoman Turkish English Dictionary
آن ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ آن تعني باللغة الإنجليزية. آن ماذا يعني في اللغة العثمانية. آن ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية آن
آن چه کلمات انگلیسی چیست؟ آن به معنای انگلیسی. آن چه در زبان عثمانی بود. آن به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت آن
an ~ آن güncel sözlüklerde anlamı:
AN ::: En kısa bir zaman. Lahza. Dem. Cüz'i bir zaman.
aN ::: f. Uzağı gösteren işâret ismi. Şu. Bu. O. * Güzellik câzibesi. Melâhat. Güzellik. * Cemi edâtı. Kelimenin sonuna getirilerek cemi' yapılır. Meselâ: Âlimân: Âlimler. Anân: Onlar. Merdân: Adamlar. İnsanlar. Zenân: Kadınlar.Kelimenin sonuna getirilerek sıfat edatı yapılır: Ters: Korku. Tersân: Korkak.Kelimeyi zarf yapar. Güyân: Söyliyerek.
AN ::: Arabçada harf-i cerrdir. Ekseri ismin, kelimenin başına getirilir. Türkçe karşılığı "den, dan" diyebiliriz. Bedel için olur. Meselâ: $Ona bedel ben geldim, cümlesinde olduğu gibi. Tâlil için olur. Bu'd yerinde kullanılır. Zarfiyyet için, mücâveze için ve harf-i cerr olan "min" mânasına, "bâ" mânasına, istiâne için, zâid olur. (Te'kid için) Temim kabilesinin an'anesine göre, hemzeyi, ayn harfine benzeterek "En: "yerinde (An: ile telâffuz edilir. Cânib (taraf, cihet, yan) mânasına da gelebilir.
ân ::: (f. i.) : 1) güzellik cazibesi, alım. 2) (f. s. c. : ânân) : şu, bu.
ân ::: (a. i. c. : ânât, evân) : lâhza, pek az bir zaman.
ân-be-ân ::: gittikçe, yavaş yavaş.
- ân ::: (f. e.) : 1) cemi, * çoğul edatı. şâh-an şahlar. Zen-ân : kadınlar.' 2) sıfat edatı. Hiras-ân : korkak. 3) kelimeyi zarf yapar. Gûy-ân : söyleyerek.
ân ::: en kısa zaman.
An :::
- Zamanın bölünemeyecek kadar kısa parçası, lahza
Örnek: Emaneti bir an önce evine götürseler, iyi olur. A. İlhan - İki tarla arasındaki sınır.
- Zihin.
ân ::: -dan , çoğul eki -ler , -lar , alım , cazibe , an
ân ::: an
an ::: den
an ::: -dan
ân ::: çoğul eki -ler
ân ::: -lar
ân ::: zarf yapan ek -erek
ân ::: -arak
ân ::: alım
ân ::: cazibe
ân ::: hava
ân ::: (f. i.) 1) güzellik cazibesi, alım. 2) (f. s. c. : ânân) : şu, bu.
- ân ::: (f. e.) 1) cemi, * çoğul edatı. şâh-an şahlar. Zen-ân : kadınlar.' 2) sıfat edatı. Hiras-ân : korkak. 3) kelimeyi zarf yapar. Gûy-ân : söyleyerek.
an ::: dakika, lahza, zihin
AN :::
ÂN :::