emanet ~ امانت
Redhouse Sözlüğü - emanet ~ امانت maddesi. Sayfa: 194 - Sira: 14
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü emanet - امانت ingilizce anlamı, امانت - emanet osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte امانت - emanet kelimesi nasıl geçiyor. emanet osmanlıca nasıl yazılır. emanet nedir, emanet ne demek arapca yazılışı.
امانت means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language امانت. امانت attoman turkish I mean, امانت What is the meaning of the word, what does it mean in turkish امانت, Ottoman Turkish English Dictionary
امانت ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ امانت تعني باللغة الإنجليزية. امانت ماذا يعني في اللغة العثمانية. امانت ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية امانت
امانت چه کلمات انگلیسی چیست؟ امانت به معنای انگلیسی. امانت چه در زبان عثمانی بود. امانت به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت امانت
emanet ~ امانت güncel sözlüklerde anlamı:
EMANET ::: Eminlik. İstikamet üzere bulunmak. * Birisine koruması için teslim edilen şey. Birisine bir şeyi koruması için teslim edilen şey. Birisine bir şeyi koruması için bırakma. Emniyet edilip inanılan şey. * Başkasının hukuku emniyet edilip, inanılabilen. * Osmanlılar Devrinde bazı devlet dairelerine verilen isim. Şehr emâneti, Rusumat emâneti gibi...(Dinimiz, emaneti ehline bırakmamızı emreder. İdare makamları da birer emanettir. Hz. Ömer (R.A.) halifelik makamına getirilince şöyle demiştir: "Ey insanlar! Ben Allah ve Peygamberimize itaat ettiğim sürece, siz de bana uyun ve itaat edin. Doğru yoldan saparsam, kılıçlarınızla beni doğrultun." Demek ki müslüman hata ve haksızlık karşısında pasif kalamaz.)
emânet ::: (a. i. c. : emânât) : 1) emniyet edilen kimseye bırakılan şey, eşya veya kimse. 2) [evvelce] devlet dâirelerinden bâzılarının isimleri (şehremaneti = belediye kurulu ; rüsumatemâneti = vergi emâneti) gibi.
emânet ::: so a alınmak üzere verilen şey.
EMaNET ::: Peygamberler emîndirler. Bir kimsenin malına ve canına hıyânet etmekten uzaktırlar. Aslâ emânete hıyânet etmezler. Peygamber olmadan önce de böyledirler. Sevgili Peygamberimiz, kendisine peygamberlik bildirilmeden önce de, Muhammed-ül-emîn lakabı ile tanınıyordu. Allahü teâlâ, peygamberleri, hatâ ve günâhtan emin kılmıştır. (İmâm-ı Kastalânî)
2. Fıkıh ilminde, güvenilen kimseye bırakılan mal.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Emânetlerine ve verdikleri söze riâyet edenler, namazlarına devâm edenler, işte onlar Firdevs Cennet'ine vâris olacaklar ve orada ebedî olarak kalacaklardır. (Mü'minûn sûresi: 8)
Münâfıkın üç alâmeti vardır: Yalan söyler, emânete hıyânet eder ve sözünde durmaz. (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Allah yolunda savaşmak bütün günahları affettirir. Fakat emânete hıyâneti affettirmez. Emânete hıyânet eden kul, Allah yolunda ölse bile, kıyâmet günü yakalanır; "Emâneti sâhibine ver" denir. O da bunu yerine getiremeyeceği için Cehennem'in derinliklerine atılır. (İbn-i Mes'ûd)
Emanet :::
- Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia
Örnek: Emaneti olanlar burada her vakit bunlarla ilgilenecek bir çırak bulurlar. S. Birsel - Bir kimse ile birine gönderilen şey.
- Eşyanın ücret karşılığı geçici bir süre bırakıldığı yer.
- Can, ruh.
- bk. vedia.
emânet ::: eminlik , emanet
emânet ::: eminlik
emânet ::: emanet
emânet ::: (a. i. c. : emânât) 1) emniyet edilen kimseye bırakılan şey, eşya veya kimse. 2) [evvelce] devlet dâirelerinden bâzılarının isimleri (şehremaneti = belediye kurulu ; rüsumatemâneti = vergi emâneti) gibi.
emanet ::: can, mevduat, ruh
EMANET :::