Çağdaş Sözlük

eman ~ امان

Redhouse Sözlüğü - eman ~ امان maddesi. Sayfa: 194 - Sira: 11

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü eman - امان ingilizce anlamı, امان - eman osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte امان - eman kelimesi nasıl geçiyor. eman osmanlıca nasıl yazılır. eman nedir, eman ne demek arapca yazılışı.

امان means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language امان. امان attoman turkish I mean, امان What is the meaning of the word, what does it mean in turkish امان, Ottoman Turkish English Dictionary

امان ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ امان تعني باللغة الإنجليزية. امان ماذا يعني في اللغة العثمانية. امان ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية امان

امان چه کلمات انگلیسی چیست؟ امان به معنای انگلیسی. امان چه در زبان عثمانی بود. امان به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت امان

eman ~ امان güncel sözlüklerde anlamı:

EMAN ::: Korkusuzluk. * Af ve yardım dileme. Eminlik. (Bak: Aman)

emân ::: (a. i.) : 1) eminlik, korkusuzluk. 2) yardım isteme, aman dileme. 3) şikâyet. 4) rica.

emân bi-l-kinâye ::: huk. emânı, karine ile anlatan bir tâbir veya bir işaret ile verilen eman. ["geliniz!" denilmesi gibi].

emân bi-l-kitâbe ::: huk. harb edenlere yazılı eman gönderilmek suretiyle verilen emandır ki, sözle verilen emen gibidir.

emân-ı âmm ::: huk. bütün harbeden düşmana verilen genel bir emandır ki, bu bir "müsâlaha" demektir.

emân-ı hâss ::: huk. yetkili bir ferdin düşmandan bir veya birçok şahsa vermiş olduğu emandır ki, buna riâyet olunur.

emân-ı muvakkat ::: huk. muayyen bir zamana kadar verilen emandır ki, o müddetin nihayet bulmasiyle sona erer.

emân-ı müebbed ::: huk. sulh yapma, [iki tarafın birbirine karşı harb etmemek üzere silâh bırakmaları ile olur].

emân-ı sarih ::: huk. "sana eman verdim" ve "siz eminsiniz" ve "size bir zarar yoktur" gibi bir tâbirle verilen eman.

eman ::: güven, güvenlik.

EMaN ::: 1. Bir kimseye veya düşmana; söz, işâret veya yazı ile, mal ve can güvenliğinin emniyet (güven) altında olduğunu bildirme.

İlticâ edenlere emân vermekte bütün müslümanlar eşittir. Halktan herhangi biri de bu hakka sâhiptir. O hâlde kim bir müslümanın ahdini (verdiği sözü) bozarsa, ona ihânet ederse, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun. Kıyâmet gününde Allah onun ne farz, ne nâfile ibâdetlerini, ne de tövbesini kabûl eder. (Hadîs-i şerîf-Et-Tergîb vet-Terhîb)

2. Müslüman olmayan bir kimsenin İslâm memleketine girmesi için kendisine verilen müsâade, izin.

Müslümanlardan aldığı emânla, dâr-ül-İslâm'a (İslâm memleketine) gelen kâfir (müslüman olmayan) bir kimse, burada yaşamakta olan zımmî (gayr-i müslim vatandaş) gibi korkusuz yaşar. Onun haklarına sâhip olur. (Serahsî)

Emânât-ı mukaddesenin Osmanlı Devletine intikâli, geçişi Yavuz Sultan Selîm Hanın 1517 târihinde Mısır'ı fethedip halîfe ünvânını aldığı sırada oldu. Mısır'dan getirilen ve Sûriye, Filistin, İran'dan toplanan diğer emânetler ve teberrükât eşyâsı da Topkapı Sarayında önce iç hazîneye kondu. Sonra Hasodaya alındı. Hırka-i Saâdet dâiresi kurulunca, bunların saklanması ve bakımları özel usûle bağlandı. (Osmanlı Târihi Ansiklopedisi)

Yavuz Sultan Selîm Han, Emânât-ı mukaddesenin muhâfazasını kırklar diye bilinen Hasodalılara vermişti. Kırk kişiden meydana gelen Hasodalılar, Hırka-i Seâdet dâiresinde nöbet tutar, burada devamlı Kur'ân-ı kerîm okurlardı. (Osmanlı Târihi Ansiklopedisi)

Eman :::


  1. Radyoaktif cisimlerde ölçü birimi.

emân ::: eminlik , korkusuzluk , aman dileme , güven , af ve yardım dileme

emân ::: ‬aman dileme

EMAN :::

Korkusuzluk. * Af ve yardım dileme. Eminlik. (Bak: Aman