Çağdaş Sözlük

hadi ~ خادع

Redhouse Sözlüğü - hadi ~ خادع maddesi. Sayfa: 818 - Sira: 31

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü hadi - خادع ingilizce anlamı, خادع - hadi osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte خادع - hadi kelimesi nasıl geçiyor. hadi osmanlıca nasıl yazılır. hadi nedir, hadi ne demek arapca yazılışı.

خادع means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language خادع. خادع attoman turkish I mean, خادع What is the meaning of the word, what does it mean in turkish خادع, Ottoman Turkish English Dictionary

خادع ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ خادع تعني باللغة الإنجليزية. خادع ماذا يعني في اللغة العثمانية. خادع ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية خادع

خادع چه کلمات انگلیسی چیست؟ خادع به معنای انگلیسی. خادع چه در زبان عثمانی بود. خادع به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت خادع

hadi ~ خادع güncel sözlüklerde anlamı:

HADi ::: Birinci. * Mazluma yardım eden. * Deveyi şarkı söyleyerek süren.

HaDi ::: Hidayete ermiş. Mürşid. Rehber, delil. Hidayet yolunu gösteren. Hidayete, doğruluğa eriştiren. Önde giden.

hadi' ::: (a. s. hadîa'dan) : 1) hîleci, dolapçı, (bkz. : haddâ'). 2) fena, bozuk..

hâdî ::: (a. s.) : 1) sırada ilk, birinci. 2) i. hayvanları, en çok develeri şarkı ile süren kimse. 3) yenilene yardım eden, yardımcı.

hâdî aşr ::: on birinci.

hâdî vü işrin ::: yirmi birinci.

hâdî ::: (a. s. hidâyet'den. c. : hevâdî, hüdât) : 1) hidâyet eden, doğru yolu gösteren.

hâdî-üt-tarîk ::: doğru yolu gösteren, Allah. 2) i. kılavuz, rehber. 3) önde giden [kimse].

hadî-i sebîl ::: Hz. Muhammed (Aleyhisselâm). 4) i. mızrak ucu. 5) i. erkek adı.

Hâdî ::: hidayet veren Allah.

hâdî ::: hidayete ermiş, mürşit.

Hadi :::


  1. Haydi.

hâdî ::: doğru yolu gösteren , hidayet yolunu gösteren , mürşit , hidayete ermiş

hâdi ::: hud'a yapan , hileci , aldatıcı , fena , bozuk

hâdi' ::: düzenbaz

hâdî ::: ‬doğru yolu gösteren

hâdi’ ::: ‬düzenbaz

hadi' ::: (a. s. hadîa'dan) 1) hîleci, dolapçı, (bkz. : haddâ'). 2) fena, bozuk..

hadi ::: haydi

HADÎ :::

Birinci. * Mazluma yardım eden. * Deveyi şarkı söyleyerek süren

HÂDÎ :::

Hidayete ermiş. Mürşid. Rehber, delil. Hidayet yolunu gösteren. Hidayete, doğruluğa eriştiren. Önde giden