Çağdaş Sözlük

araz ~ آراض

Redhouse Sözlüğü - araz ~ آراض maddesi. Sayfa: 57 - Sira: 26

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü araz - آراض ingilizce anlamı, آراض - araz osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte آراض - araz kelimesi nasıl geçiyor. araz osmanlıca nasıl yazılır. araz nedir, araz ne demek arapca yazılışı.

آراض means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language آراض. آراض attoman turkish I mean, آراض What is the meaning of the word, what does it mean in turkish آراض, Ottoman Turkish English Dictionary

آراض ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ آراض تعني باللغة الإنجليزية. آراض ماذا يعني في اللغة العثمانية. آراض ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية آراض

آراض چه کلمات انگلیسی چیست؟ آراض به معنای انگلیسی. آراض چه در زبان عثمانی بود. آراض به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت آراض

araz ~ آراض güncel sözlüklerde anlamı:

ARAZ ::: İşâret, alâmet. * Tesâdüf, rast gelme. * Kaza. Felâket. Zâtî olmayan hâl ve keyfiyet. * Fls. Herhangi bir cevherin varlığı için zaruri olmayan vasıf. Meselâ: Şekerin beyaz rengi şekerin varlığı için zaruri değildir.

araz ::: (a. i. c. : a'râz) : 1) işaret, alâmet. 2) tesadüf. 3) kaza, felâket. 4) fels. kendi kendine vücut bulamayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet.

ârâz ::: arazlar.

araz ::: belirti, so adan meydana gelen özellik.

Araz :::


  1. İlinek.

  2. Bulgu
    Örnek: Bu hastalığın gösterdiği çeşitli araz üzerindeki sayısız müşahedelerim bana bir nevi pratik ihtisas temin etmişti. R. N. Güntekin

  3. Belirtiler.

  4. (Yun. syn: beraber; dromein: koşmak) Bir arada görülen ve özel bir durumu veya hastalığı anlatan durum.

araz ::: işaret , tesadüf , belirti , alamet , kaza , felaket

ârâz ::: arazlar

araz ::: ‬işaret

araz ::: belirti

araz ::: tesadüf

araz ::: (a. i. c. : a'râz) 1) işaret, alâmet. 2) tesadüf. 3) kaza, felâket. 4) fels. kendi kendine vücut bulamayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet.

araz ::: belirti

ARAZ :::

İşâret, alâmet. * Tesâdüf, rast gelme. * Kaza. Felâket. Zâtî olmayan hâl ve keyfiyet. * Fls. Herhangi bir cevherin varlığı için zaruri olmayan vasıf. Meselâ: Şekerin beyaz rengi şekerin varlığı için zaruri değildir