vakf ~ وقف
Redhouse Sözlüğü - vakf ~ وقف maddesi. Sayfa: 2145 - Sira: 25
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü vakf - وقف ingilizce anlamı, وقف - vakf osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte وقف - vakf kelimesi nasıl geçiyor. vakf osmanlıca nasıl yazılır. vakf nedir, vakf ne demek arapca yazılışı.
وقف means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language وقف. وقف attoman turkish I mean, وقف What is the meaning of the word, what does it mean in turkish وقف, Ottoman Turkish English Dictionary
وقف ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ وقف تعني باللغة الإنجليزية. وقف ماذا يعني في اللغة العثمانية. وقف ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية وقف
وقف چه کلمات انگلیسی چیست؟ وقف به معنای انگلیسی. وقف چه در زبان عثمانی بود. وقف به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت وقف
vakf ~ وقف güncel sözlüklerde anlamı:
VAKF ::: Bir kimseyi veya bir şeyi alıkoymak, durdurmak. Kımıldatmamak. * Hareketten fariğ olmak, imsak etmek. Hapsetmek. Aslâ satılmamak, başka şeye tebdil olunmamak şartı ile bir mülkü Allah yoluna vermek. Menfaatı hayır nevilerinden birisine âit olmak üzere bir mülkü ilelebed vermek. * Tecvidde: Durmak ve durdurmak mânalarına gelerek, nefesle beraber sesin kesilmesine denir. Yâni: Kur'an-ı Kerimi tilâvet ederken herhangi bir kelime üzerinde bir müddet sesi kesip, nefes alarak dinlenme halidir.
vakf ::: (a. i. c. : evkaf) : 1) durdurma, alıkoyma. 2) duruş, durma; kımıldanmama. 3) ayırma, bağlama. 4) bir malı veya mülkü-satılma-mak kaydiyle- bir hayır işine bağışlama, bırakma.
Vakf bi-s-süknâ ::: huk. [eskiden] süknâsı meşrut olan vakıf.
vakf bi-z-zarûre ::: huk. [eskiden] vakfı caiz ol-mıyan bir şeyin vakfedilmesinden diğer şeyin mevkuf sayılması.
vakf-ı ebnâiyye ::: huk. [eskiden] meşrût-ün-lehi erkek çocuklarla erkek çocukların erkek çocukları olan vakıf.
vakf-ı ehlî ::: huk. [eskiden] kavm-i mahsûre âit vakıf.
vakf-ı evlâdiyye ::: huk. [eskiden] meşrût-ün-lehi evlât olan vakıf.
vakf-ı fâsid ::: huk. [eskiden] aslen sahih olup da- bâzı haricî vasıfları îtibâriyle meşru olmıyan vakıf.
vakf-ı fuzûlî ::: huk. [eskiden] bir kimsenin mâlik olmadığı bir şeyi sahibinin iznini almaksızın bir cihete vakfetmesidir ki, sahibinin icazetine mevkuf olur. [meselâ : bir kimse karısı ile müştereken mâlik olduğu bir akarın tamâmını kendi kendine bfr cihete vakfetse karısının hissesine âit vakıf, karısının icazetine mevkuf bulunur. Binâenaleyh icazet vermediği takdirde bu hisse hakkındaki vakıf nafiz olmaz]
vakf-i gayr-i lâzım ::: huk. [eskiden] feshi kabil olan vakıf.
vakf-ı gayr-i sahih ::: huk. [eskiden] aslen sahih olup vasfen sahih olmıyan yânî zâten mün'akit olup bâzı haricî vasıfları îtibâriyle meşru olmıyan vakıf.
vakf-ı hayât ::: ömrünü baklama.
vakf-ı lâzım ::: huk. [eskideni feshi kabil olmıyan vakıf.
vakf-ı marîz ::: huk. [eskiden] bir kimsenin ma-raz-ı mevtinde yapmış olduğu vakıf, [vasiyet hükmünde olup sülüs-i maldan muteber olur]
vakf-ı mevkuf ::: huk. [eskiden] bir vakit ile takyît edilen vakiftır ki sahih olmaz. Çünkü vakıflarda te'bîd (ebedîlik) şarttır.
vakf-ı muallak ::: huk. [eskiden] bir şarta ta'lik suretiyle yapılan vakıf ki sahih olmaz, ["filan işim görülürse şu mülküm vakıf olsun!" denilmesi gibi]
vakf-ı muzâf ::: huk. [eskiden] gelecek bir zamana izafe suretiyle yapılan vakıftır ki sahih değildir.
vakf-ı müneccez ::: şarta muallak, istikbâle muzâf, bir vakit ile mukayyet olmaksızın hemen yapılan vakıf.
vakf-ı müstesna ::: huk. [eskiden] Vakıflar idâre-si'nin müdâhale ve murakabesi olmaksızın doğrudan doğruya mütevellileri tarafından idare olunan vakıf.
vakf-ı müşâ' ::: huk. [eskiden] bir kimsenin baş-kasiyle müştereken mâlik olduğu bir yerdeki hisse-i şayiasını bir cihete vakfetmesi.
vakf-ı müşterek ::: huk. [eskiden] iki veya daha çok kimsenin müştereken mâlik oldukları bir yeri bir cihete vakfetmeleri, [şeriklerden biri bir cihete, diğeri de başka bir cihete vakfederek bir veya iki mütevelliye teslim etmeleri de bu kabildendir]
vakf-ı müteâref ::: huk. [eskiden] menkulün asaleten vakfı sahih değildir. Bir menkulün vakfo-lunması hakkında bir beldede örf ve âdet cereyan etmiş ise o beldede o gibi menkulün vakfı sahih oiur. [meselâ : okutmak üzere kitap, düğünlerde gelinlere iSre olunmak üzere hulliyat vakfedilmek âdet olan beldelerde o nevi memleketlerin vakfı sahihtir; buna : "müteâref vakıf" denir]
vakf-ı safıîh ::: huk. [eskiden] zâten ve vasfen meşru olan vakıf.
vakf ::: alıkoyma, bağış.
Vakf ::: Tecvidde, durmak ve durdurmak mânalarına gelerek, nefesle beraber sesin kesilmesine denir. Yâni: Kur'an-ı Kerimi tilâvet ederken herhangi bir kelime üzerinde bir müddet sesi kesip, nefes alarak dinlenme halidir
vakf ::: durma , duruş
vakf ::: durma
vakf ::: duruş
vakf ::: durdurma
vakf ::: vakıf
vakf ::: adama
VAKF :::