vazife ~ وظیفه
Redhouse Sözlüğü - vazife ~ وظیفه maddesi. Sayfa: 2141 - Sira: 38
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü vazife - وظیفه ingilizce anlamı, وظیفه - vazife osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte وظیفه - vazife kelimesi nasıl geçiyor. vazife osmanlıca nasıl yazılır. vazife nedir, vazife ne demek arapca yazılışı.
وظیفه means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language وظیفه. وظیفه attoman turkish I mean, وظیفه What is the meaning of the word, what does it mean in turkish وظیفه, Ottoman Turkish English Dictionary
وظیفه ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ وظیفه تعني باللغة الإنجليزية. وظیفه ماذا يعني في اللغة العثمانية. وظیفه ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية وظیفه
وظیفه چه کلمات انگلیسی چیست؟ وظیفه به معنای انگلیسی. وظیفه چه در زبان عثمانی بود. وظیفه به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت وظیفه
vazife ~ وظیفه güncel sözlüklerde anlamı:
VAZiFE ::: Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş. Yapılması birisine havale edilen şey. Kıymet verilen iş. * Ücret.(Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk'a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler.Meşhurdur ki: Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa mağlup eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbaı ona demişler: "Sen muzaffer olacaksın; Cenab-ı Hak seni galip edecek." O demiş." Ben Allah'ın emriyle cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım, Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmam; muzaffer etmek veya mağlub etmek onun vazifesidir." İşte o zât bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla hârika bir surette çok defa muzaffer olmuştur.Üstad-ı Mutlak, Mukteda-yı Küll, Rehber-i Ekmel olan Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm $ olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa'y-ü gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş. Çünki $ sırrıyla anlamış ki: İnsanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenab-ı Hakk'ın vazifesidir. Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmazdı. L.)
vazife ::: (a. i. c. : vazâif) : 1) *ödev, *görev, bir kimsenin yapmak zorunda bulunduğu iş. 2) yapılması, birine havale edilen iş. 3) ehemmiyet verilen iş. 4) birine, her gün veya muayyen günlerde verilmesi kararlaştırılan iş ücreti.
vazîfe-i mukaddes ::: kutsal vazife (*görev).
vazîfe-i mütehattime ::: fels. fr. droit itroit.
vazîfe-i zimmet ::: borç olan vazîfe. ["vazîfe" aslında, Arapça'da "maaş" karşılığıdır]
vazife ::: görev, yapılacak iş.
Vazife :::
- Ödev
Örnek: Şimdi artık vazife bitmiş, gülüp eğlenmeye sıra gelmiştir. R. N. Güntekin - Görev
Örnek: Nedim bugün vazifesine geç geldi. A. Gündüz - Günlük ücret, yevmiye.
- 1) ödev. 2) görev.
vazife ::: görev
vazîfe ::: görev , ödev
vazîfe ::: görev
vazîfe ::: ödev
vazife ::: görev, işlev, ödev, vecibe, yevmiye
VAZİFE :::