mutlak ~ مطلق
Redhouse Sözlüğü - mutlak ~ مطلق maddesi. Sayfa: 1892 - Sira: 7
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü mutlak - مطلق ingilizce anlamı, مطلق - mutlak osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte مطلق - mutlak kelimesi nasıl geçiyor. mutlak osmanlıca nasıl yazılır. mutlak nedir, mutlak ne demek arapca yazılışı.
مطلق means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language مطلق. مطلق attoman turkish I mean, مطلق What is the meaning of the word, what does it mean in turkish مطلق, Ottoman Turkish English Dictionary
مطلق ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ مطلق تعني باللغة الإنجليزية. مطلق ماذا يعني في اللغة العثمانية. مطلق ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية مطلق
مطلق چه کلمات انگلیسی چیست؟ مطلق به معنای انگلیسی. مطلق چه در زبان عثمانی بود. مطلق به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت مطلق
mutlak ~ مطلق güncel sözlüklerde anlamı:
MUTLAK ::: Salıverilmiş. Itlak olunmuş. Serbest. * Kat'i. Şüphesiz. * Aslâ bir şarta bağlı olmayan. Yalnız, tek. (Bak: Itlâk)(Âyet, neye felâh bulacaklarını tâyin etmiyor. Güya o sükûtla der: Ey müslümanlar! Müjde size. Ey müttakî! Sen Cehennem'den felâh bulursun. Ey Arif! Sen Rızâ-yı İlâhîye nâil olursun. Ey âşık! Sen rü'yete mazhar olursun... Ve hâkezâ... İşte Kur'an, câmiiyyet-i lâfziyye cihetiyle kelâmdan, kelimeden, huruftan ve sükûttan her birisinin binler misâllerinden yalnız nümune olarak birer misal getirdik. Âyeti ve kıssatı bunlara kıyas edersin. S.)
mutlak ::: sınırlandırılmamış, salıverilmiş.
MUTLAK ::: Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: "... Köle âzâd etmektir." (Beled sûresi: 13) (Âyet-i kerîmedeki "köle" sözü mutlaktır. Çünkü müslim veya gayr-i müslim, teklik veya çokluk gibi herhangi bir şey ile kaydlanmamıştır. Yeminini bozan kimsenin keffârete gücü yetiyorsa, herhangi bir köle veya câriye âzâd eder, hürriyetine kavuşturur. Yâhut zekât alması câiz olan erkek veya kadın on fakiri bir gün sabahlı akşamlı olmak üzere iki defâ doyurur veya on fakire bu değerde kumaş, havlu, mendil, çorap, çamaşır gibi bir şey verir. Bu üçünden birini yapmayan fakir, üç gün ardarda oruç tutar. (İbn-i Âbidîn)
Mutlak :::
- Salt
Örnek: Eskilerden üstün olmasa da onlar kadar mutlak bir roman yazmak istiyorum. H. E. Adıvar - Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, saltık.
- Kesin olarak, mutlaka.
- saltık, salt. ~ butlân: çürüklük (Nichtigkeit, nullité) (karş. nisbî butlân).
mutlak ::: sınırsız , salıverilmiş
mutlak ::: kesin
mutlak ::: bağımsız, kesin, kesinlikle, muhakkak, salt
MUTLAK :::