Çağdaş Sözlük

müsadere ~ مصادره

Redhouse Sözlüğü - müsadere ~ مصادره maddesi. Sayfa: 1874 - Sira: 22

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü müsadere - مصادره ingilizce anlamı, مصادره - müsadere osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte مصادره - müsadere kelimesi nasıl geçiyor. müsadere osmanlıca nasıl yazılır. müsadere nedir, müsadere ne demek arapca yazılışı.

مصادره means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language مصادره. مصادره attoman turkish I mean, مصادره What is the meaning of the word, what does it mean in turkish مصادره, Ottoman Turkish English Dictionary

مصادره ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ مصادره تعني باللغة الإنجليزية. مصادره ماذا يعني في اللغة العثمانية. مصادره ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية مصادره

مصادره چه کلمات انگلیسی چیست؟ مصادره به معنای انگلیسی. مصادره چه در زبان عثمانی بود. مصادره به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت مصادره

müsadere ~ مصادره güncel sözlüklerde anlamı:

MüSADERE ::: (Sudur. dan) Yasak edilen bir şeyin kanuna göre elden alınması. Zulüm ve cebir.

müsadere ::: (a. i. sudûr'dan. c. : müsâderât) : 1) Tanzimat'tan önce, herhangi kabahatli bir kimsenin malının hükümetçe, pâdişâh adına zapt edilmesi. 2) memnu, yasak bir şeyin kanuna uygun olarak zabtı, fr. onfiscation.

müsadere ale-l-matlûb ::: mant. *savı *kanıtsama, bir şeyi yine kendisiyle delil göstermiye kalkma işi.

müsadere ::: toplama, elden alma.

Müsadere :::


  1. Zor alım.

  2. bk. el koyma

müsâdere ::: toplama

Müsadere ::: Zoralım; bir kimsenin taşınır veya taşınmaz bir malının, kendi isteği olmaksızın devlet tarafından elinden alınması

müsadere ::: ‬mal varlığına el koyma

Müsadere ::: Zoralım; bir kimsenin taşınır veya taşınmaz bir malının, kendi isteği olmaksızın devlet tarafından elinden alınması

müsadere :::

zoralım; bir kimsenin taşınır veya taşınmaz bir malının, kendi isteği olmaksızın devlet tarafından elinden alınması

MÜSADERE :::

(Sudur. dan) Yasak edilen bir şeyin kanuna göre elden alınması. Zulüm ve cebir