Çağdaş Sözlük

müstehab ~ مستحب

Redhouse Sözlüğü - müstehab ~ مستحب maddesi. Sayfa: 1833 - Sira: 26

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü müstehab - مستحب ingilizce anlamı, مستحب - müstehab osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte مستحب - müstehab kelimesi nasıl geçiyor. müstehab osmanlıca nasıl yazılır. müstehab nedir, müstehab ne demek arapca yazılışı.

مستحب means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language مستحب. مستحب attoman turkish I mean, مستحب What is the meaning of the word, what does it mean in turkish مستحب, Ottoman Turkish English Dictionary

مستحب ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ مستحب تعني باللغة الإنجليزية. مستحب ماذا يعني في اللغة العثمانية. مستحب ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية مستحب

مستحب چه کلمات انگلیسی چیست؟ مستحب به معنای انگلیسی. مستحب چه در زبان عثمانی بود. مستحب به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت مستحب

müstehab ~ مستحب güncel sözlüklerde anlamı:

MüSTEHAB ::: Sevilmiş şey. Yapılması sevaplı olan. * Fık: Peygamber efendimizin (A.S.M.) bazen yapıp bazen terkeylediği şeydir. Farz ve vacibin dışındaki sevaplı iş, sevap olduğu bilinen iş. Nafile, mendub, fazilet, tatavvu, edeb namları da verilir.

müstehabb ::: (a. s. hubb'dan) : sevilen, beğenileri, (bkz : makbul, mergub). farz ve vâcibden başka olarak sevap kazanılan iş. Sadaka vermek ; oruç tutmak [mübarek günlerde-] gibi

müstehab ::: sevilmiş, sevaplı.

MüSTEHAB ::: Müstehabları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşeklik, farzların yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan, Allahü teâlânın rızâsına kavuşamaz. (Muhammed Ma'sûm Fârûkî)

Müstehabları hafif görmemelidir. Bunlar Allahü teâlânın sevdiği şeylerdir ve beğendikleridir. Eğer bütün dünyâyı vermekle beğendiği bir işin yapılabileceği bilinmiş olsa ve dünyâyı verip o iş yapılabilse çok kâr elde edilmiş olur ve birkaç saksı parçası verip kıymetli bir elması ele geçirmek gibi olur.Yâhut birkaç çakıl parçası verip, ölmüş bir sevgilinin rûhunu geriye getirmek, hayat kazandırmak gibidir. (İmâm-ı Rabbânî)

Müstehab, Hak teâlâya dost eder ve Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya vesîledir. (Abdülhakîm-i Arvâsî)

İmâmın, son sünneti, farz kıldığı yerde kılması mekruhtur (ibâdetin sevâbını giderir). Cemâatin kılması mekrûh değil ise de, başka yerlerde kılmaları müstehabdır. Müstehâbı yapmayanın namazı noksan olmaz; sevâbından mahrûm kalır. (Şernblâlî)

Beş vakit namazı vakitleri girer girmez kılmalıdır. Yalnız yatsı namazını kış aylarında gecenin ilk üçte birine kadar geciktirmek müstehabdır. (İmâm-ı Rabbânî)

müstehab ::: sevilmiş , sevaplı , sevilmiş şey , yapılması sevaplı olan , fık: peygamber efendimizin bazen yapıp bazen terkeylediği şeydir , farz ve vacibin dışındaki sevaplı iş , sevap olduğu bilinen iş , nafile , mendub , fazilet , tatavvu , edeb namları da verilir

müstehabb ::: (a. s. hubb'dan) sevilen, beğenileri, (bkz : makbul, mergub). farz ve vâcibden başka olarak sevap kazanılan iş. Sadaka vermek ; oruç tutmak [mübarek günlerde-] gibi

MÜSTEHAB :::

Sevilmiş şey. Yapılması sevaplı olan. * Fık: Peygamber efendimizin (A.S.M.) bazen yapıp bazen terkeylediği şeydir. Farz ve vacibin dışındaki sevaplı iş, sevap olduğu bilinen iş. Nafile, mendub, fazilet, tatavvu, edeb namları da verilir