Çağdaş Sözlük

madde ~ ماده

Redhouse Sözlüğü - madde ~ ماده maddesi. Sayfa: 1653 - Sira: 49

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü madde - ماده ingilizce anlamı, ماده - madde osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte ماده - madde kelimesi nasıl geçiyor. madde osmanlıca nasıl yazılır. madde nedir, madde ne demek arapca yazılışı.

ماده means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language ماده. ماده attoman turkish I mean, ماده What is the meaning of the word, what does it mean in turkish ماده, Ottoman Turkish English Dictionary

ماده ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ ماده تعني باللغة الإنجليزية. ماده ماذا يعني في اللغة العثمانية. ماده ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية ماده

ماده چه کلمات انگلیسی چیست؟ ماده به معنای انگلیسی. ماده چه در زبان عثمانی بود. ماده به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت ماده

madde ~ ماده güncel sözlüklerde anlamı:

MADDE ::: Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan. * Asıl, esas, cevher, mâye. * Bend, fıkra, kısım. * İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey. * Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan yara.

madde ::: (a. i. c. : meyâdd) : 1) madde. 2) maya, cevher; asıl. 3) cisim. 4) iş; mes'ele. 5) sözün özü, ruhu. 6) kanun veya nizamnamenin bir fıkrası. 7) lügat kitaplarında tezad edilen kelimelerin her biri. mâdde-i vücud : vücûdun maddesi. mâddet-ül fesâd : fesada sebebiyet veren, fesadın başı olan iş. 8) anat. erkeklik organı.

mâde ::: (f. s.) : dişi. Şîr-mâde : dişi arslan.

madde ::: uzayda yer dolduran varlık.

MADDE ::: Hava, su, taş, cam ayrı birer maddedir. Işık ve ses, madde değildir. Çünkü yer kaplamaz ve ağırlıkları yoktur. Her madde; katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç hâlde bulunur. Sıvı ve gaz hâlindeki maddelerin, kendilerine mahsûs belli şekilleri yoktur. Bunlar, bulundukları kabın şeklini alırlar. Maddenin şekil almış hâline cisim denir. Maddeler, hep cisim hâlinde bulunur. Meselâ, anahtar , iğne, masa ve çivi, başka başka cisimdir. Şekilleri başkadır, fakat hepsi demir maddesinden yapılmıştır. (Muhammed Sıddîk bin Saîd)

Âlem, madde ve özelliklerden meydana gelmiştir. Bütün âlem hâdistir, yâni yok iken sonradan yaratılmıştır. (Berhurdâr)

Madde, Allahü teâlânın kuvvet ve kudreti ile varlıkta kalmaktadır. Kendi kendine duran madde yoktur. Bütün cisimleri, her şeyi varlıkta durduran, Allahü teâlâdır. (İmâm-ı Rabbânî)

Madde :::


  1. Duyularla algılanabilen, bölünebilen, ağırlığı olan nesne, özdek
    Örnek: Bütün uyuşturucu maddeler gibi, vazgeçemeyeceği kadar bağlanarak yalana alışır. N. Cumalı

  2. Bir şeyi oluşturan öge.

  3. Yasa, sözleşme, antlaşma vb. metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla belirtilen bölüm
    Örnek: Kanun tatbikatında merhamet bilmez. Suçları maddeleriyle ölçer. Hükmünü verir, çarpar. H. R. Gürpınar

  4. Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri
    Örnek: Bir uzmanla buluşacağı zaman ansiklopediyi açar, o konuyla ilgili maddeyi okur. S. Birsel

  5. İleri sürülen sorun.

  6. Para, mal vb. ile ilgili şey.

  7. Kendi içinde bütünlüğü olan anlatım.

  8. Bir testte yer alan soru ya da alıştırmalardan her birine verilen ad.

madde ::: cevher , asıl

mâde ::: dişi

mâde ::: ‬dişi

madde ::: (a. i. c. : meyâdd) 1) madde. 2) maya, cevher; asıl. 3) cisim. 4) iş; mes'ele. 5) sözün özü, ruhu. 6) kanun veya nizamnamenin bir fıkrası. 7) lügat kitaplarında tezad edilen kelimelerin her biri. mâdde-i vücud : vücûdun maddesi. mâddet-ül fesâd : fesada sebebiyet veren, fesadın başı olan iş. 8) anat. erkeklik organı.

mâde ::: (f. s.) dişi. Şîr-mâde : dişi arslan.

madde ::: husus, öz, şey

MADDE :::

Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan. * Asıl, esas, cevher, mâye. * Bend, fıkra, kısım. * İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey. * Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan yara.