Çağdaş Sözlük

give ~ كیوه

Redhouse Sözlüğü - give ~ كیوه maddesi. Sayfa: 1616 - Sira: 18

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü give - كیوه ingilizce anlamı, كیوه - give osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte كیوه - give kelimesi nasıl geçiyor. give osmanlıca nasıl yazılır. give nedir, give ne demek arapca yazılışı.

كیوه means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language كیوه. كیوه attoman turkish I mean, كیوه What is the meaning of the word, what does it mean in turkish كیوه, Ottoman Turkish English Dictionary

كیوه ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ كیوه تعني باللغة الإنجليزية. كیوه ماذا يعني في اللغة العثمانية. كیوه ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية كیوه

كیوه چه کلمات انگلیسی چیست؟ كیوه به معنای انگلیسی. كیوه چه در زبان عثمانی بود. كیوه به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت كیوه

give ~ كیوه güncel sözlüklerde anlamı:

Give :::


  1. f. (gave, given) vermek, hediye etmek, hibe etmek; devretmek; tayin etmek; baskı altında eğilmek veya çökmek; bel vermek; çekilmek; açılmak, nazır olmak, bakmak; erimek, erimeye yüz tutmak. give a good account of oneself iyi davranmak. give a command emir vermek. give a dinner ziyafet tertip etmek. give one a piece of one's mind bir kimsenin kusurunu yüzüne karşı söylemek, aklını başına getirmek. give a play temsil vermek; bir piyes oynamak. give a present hediye vermek. give away vermek, hediye etmek; ele vermek, sırrını açıga vurmak; düğünde gelini damada teslim etmek. give back geri vermek; geri çekilmek. give birth to doğurmak. give chase to kovalamak. give (a person) credit for (bir kimseyi )haklı veya muktedir saymak; kredi açmak; eserin sahibini tanımak, tanıtmak. give down kendini sağdırmak (inek). give ear to kulak vermek, dinlemek. give forth neşretmek, ilân etmek, dışarı vermek. give in teslim olmak; kabul etmek, susmak. give it to azarlamak; dövmek. give off çıkarmak (duman, koku, ışık); sızdırmak (gaz); salmak (dal). give offense darıltmak. give one a cold bir kimseye nezle geçirmek. give one's life to hayatını adamak, kendini vermek. give oneself airs çalım satmak, gösteriş yapmak, poz takınmak. give oneself trouble sıkıntıya girmek, başını derde sokmak. give out takati kesilmek, bitmek; ilân etmek, yaymak, bildirmek. give over vaz geçmek; terketmek, teslim etmek, ümidini kesmek. give place to yer vermek, meydan vermek, çekilmek. give rise to sebebiyet vermek. give suck emzirmek, meme vermek. give thanks şükretmek. give the slip yanından savuşup kaçmak, slang toz olmak. give up vaz geçmek, teslim olmak, ümidi kesmek; pes etmek; terketmek, teslim etmek. give up the ghost ölmek, son nefesini vermek. give up the struggle teslim olmak, pes etmek, mücadeleden vaz geçmek, çekilmek. give way çekilmek, kuvveti tükenmek; kendinden geçmek; çökmek. give way to müsaade etmek, serbest bırakmak, koyuvermek. given to düşkün olan (bir şeye), müptelâsı.

  2. i. gerilme hassası, elastikiyet. give -and-take i. elbirliği.