Çağdaş Sözlük

kahr ~ قهر

Redhouse Sözlüğü - kahr ~ قهر maddesi. Sayfa: 1502 - Sira: 15

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü kahr - قهر ingilizce anlamı, قهر - kahr osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte قهر - kahr kelimesi nasıl geçiyor. kahr osmanlıca nasıl yazılır. kahr nedir, kahr ne demek arapca yazılışı.

قهر means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language قهر. قهر attoman turkish I mean, قهر What is the meaning of the word, what does it mean in turkish قهر, Ottoman Turkish English Dictionary

قهر ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ قهر تعني باللغة الإنجليزية. قهر ماذا يعني في اللغة العثمانية. قهر ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية قهر

قهر چه کلمات انگلیسی چیست؟ قهر به معنای انگلیسی. قهر چه در زبان عثمانی بود. قهر به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت قهر

kahr ~ قهر güncel sözlüklerde anlamı:

KAHR ::: Zorlama. Cebir. * Ezme. Mahvetme. * Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme. * Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi. (Kahr, lütfun zıddıdır.) (Bak: Celal)

KAHR ::: Yaşlı, ihtiyar kişi. * Yaşlı at. * Yaşlı deve.

kahır ::: (a. i.) : 1) zorlama, zorla bir iş gördürme, (bkz. : icbar, cebr). 2) üstün gelerek mahvetme, helak etme, batırma, ezme. 3) çok kederlenme, çok üzüntü duyma.

kahr-ı dehr ::: zamanın, dünyânın kahrı.

kahr-ı hiddet ::: hiddetin kahrı, kızgınlığın yıkıcı galebesi.

kahr ::: zorlama, mahvetme, ezme.

KAHR ::: Kendini günâhlarla kahretme. Şunu iyi bil ki; günâhları terk edenin, kalbi incelir, yumuşar. Haramı bırakıp, helâl yiyenin ise, düşüncesi berrâk (temiz) olur. (İmâm-ı Mâverdî)

Allahü teâlâ, kıyâmet günü kâfirlere ve günâhkâr mü'minlere, kahr ve celâl ile görünecektir. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)

Gençlikte, Allahü teâlânın kahrından, azâbından korkmalı, titremeli, ihtiyarlıkta merhametine sığınmalıdır. (Ahmed Fârûkî Serhendî)

Kahrımız, gadâbımız (kızmamız) düşmana ziyân,
Adüvden (düşmandan) korkmadık, korkmayız hiçbir zaman,
Kur'ân'da zafer vâdediyor hazret-i Yezdân.

(Gülbank-i Mehterân)

2. Çok kederlenme, çok üzüntü duyma.

Abdülmecîd Han, Mustafa Reşid Paşanın mason olduğunu, İslâmiyet'e uymayan bir yol tuttuğunu anlayınca, kahrından, üzüntüsünden hastalandı. Yatakta oturamıyor, hep yatıyordu. Yalnız, mühim şeyler okunuyor, irâde-i şâhâne alınıyordu. Sırada bulunan bir kâğıt için "Medîne halkının dilekçesi okunacak" bilgisi verildi. "Durun, okumayın! Beni oturtun!" buyurdu. Arkasına yastık koyup oturtuldu. "Onlar Resûlullah efendimizin komşularıdır. O mübârek insanların dilekçesini yatarak dinlemekten hayâ ederim. Ne istiyorlarsa, hemen yapınız. Fakat okuyunuz da kulaklarım bereketlensin." dedi. Bir gün sonra vefât etti. (Eyyûb Sabri)

KAHR ::: Kendini günâhlarla kahretme. Şunu iyi bil ki; günâhları terk edenin, kalbi incelir, yumuşar. Haramı bırakıp, helâl yiyenin ise, düşüncesi berrâk (temiz) olur. (İmâm-ı Mâverdî)

Allahü teâlâ, kıyâmet günü kâfirlere ve günâhkâr mü'minlere, kahr ve celâl ile görünecektir. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)

Gençlikte, Allahü teâlânın kahrından, azâbından korkmalı, titremeli, ihtiyarlıkta merhametine sığınmalıdır. (Ahmed Fârûkî Serhendî)

Kahrımız, gadâbımız (kızmamız) düşmana ziyân,
Adüvden (düşmandan) korkmadık, korkmayız hiçbir zaman,
Kur'ân'da zafer vâdediyor hazret-i Yezdân.

(Gülbank-i Mehterân)

2. Çok kederlenme, çok üzüntü duyma.

Abdülmecîd Han, Mustafa Reşid Paşanın mason olduğunu, İslâmiyet'e uymayan bir yol tuttuğunu anlayınca, kahrından, üzüntüsünden hastalandı. Yatakta oturamıyor, hep yatıyordu. Yalnız, mühim şeyler okunuyor, irâde-i şâhâne alınıyordu. Sırada bulunan bir kâğıt için "Medîne halkının dilekçesi okunacak" bilgisi verildi. "Durun, okumayın! Beni oturtun!" buyurdu. Arkasına yastık koyup oturtuldu. "Onlar Resûlullah efendimizin komşularıdır. O mübârek insanların dilekçesini yatarak dinlemekten hayâ ederim. Ne istiyorlarsa, hemen yapınız. Fakat okuyunuz da kulaklarım bereketlensin." dedi. Bir gün sonra vefât etti. (Eyyûb Sabri)

kahır ::: mahv etme , üstünlük , galebe , aşırı üzüntü , acı , keder , ezici davranış , zulüm , baskı ile iş gördürme , zorlama , yok etme , çok üzülme , derin üzüntü

kahr ::: zorlama , ezme , mahvetme

kahır ::: ‬yok etme

kahır ::: çok üzülme

kahr ::: ‬yok etme

kahr ::: çok üzülme

KAHR :::

Zorlama. Cebir. * Ezme. Mahvetme. * Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme. * Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi. (Kahr, lütfun zıddıdır.) (Bak: Celal