Çağdaş Sözlük

kader ~ قدر

Redhouse Sözlüğü - kader ~ قدر maddesi. Sayfa: 1439 - Sira: 3

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü kader - قدر ingilizce anlamı, قدر - kader osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte قدر - kader kelimesi nasıl geçiyor. kader osmanlıca nasıl yazılır. kader nedir, kader ne demek arapca yazılışı.

قدر means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language قدر. قدر attoman turkish I mean, قدر What is the meaning of the word, what does it mean in turkish قدر, Ottoman Turkish English Dictionary

قدر ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ قدر تعني باللغة الإنجليزية. قدر ماذا يعني في اللغة العثمانية. قدر ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية قدر

قدر چه کلمات انگلیسی چیست؟ قدر به معنای انگلیسی. قدر چه در زبان عثمانی بود. قدر به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت قدر

kader ~ قدر güncel sözlüklerde anlamı:

KADER ::: Cenâb-ı Hakk'ın kâinatta olmuş ve olacak her şeyin evsafını ve havassını ve sâir geleceğini ve geçmişini ezelden bilip, levh-i mahfuzunda takdiri ve yazması. Takdir-i İlâhî. * Ezelî kısmet. * Tali'. Baht. Şans.(Kader ve cüz-i ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, halî ve vicdanî bir imanın cüz'lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Yâni, mü'min her şeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenab-ı Hakk'a vere vere, tâ nihayette teklif ve mes'uliyetten kurtulmamak için "cüz-i ihtiyarî" önüne çıkıyor. Ona: "Mes'ul ve mükellefsin" der. So a ondan sudur eden iyilikler ve kemâlât ile mağrur olmamak için "kader" karşısına geliyor. Der: "Haddini bil, yapan sen değilsin." S.)(... Eğer kader ve cüz-i ihtiyarîden bahseden adam, ehl-i huzur ve kemal-i iman sahibi ise; kâinatı ve nefsini Cenab-ı Hakk'a verir, Onun tasarrufunda bilir. O vakit hakkı var, kaderden ve cüz-i ihtiyarîden bahsetsin. Çünkü, madem nefsini ve her şeyi Cenab-ı Hak'tan bilir, o vakit cüz-i ihtiyarîye istinad ederek mes'uliyeti deruhde eder, seyyiata merciiyyeti kabul edip, Rabbini takdis eder, daire-i ubudiyyette kalıp teklif-i İlâhiyyeyi zimmetine alır. S.)(İrade-i cüz'iye-i insaniye ve cüz'-i ihtiyariyesi; çendan zaiftir, bir emr-i itibarîdir, fakat, Cenab-ı Hak ve Hakîm-i Mutlak, o zaif, cüz'î iradeyi, irade-i külliyesinin taallukuna bir şart-ı âdi yapmıştır. Yâni, mânen der: "Ey abdim; ihtiyarınla hangi yolu istersen, seni o yolda götürürüm. Öyle ise mes'uliyet sana aittir!" Teşbihte hatâ olmasın, sen bir iktidarsız çocuğu omuzuna alsan. O'nu muhayyer bırakıp "Nereyi istersen seni oraya götüreceğim" desen. O Çocuk, yüksek bir dağı istedi, götürdün. Çocuk üşüdü yahut düştü. Elbette "Sen istedin" diyerek itab edip üstünde bir tokat vuracaksın. İşte Cenab-ı Hak, Ahkem-ül-Hâkimîn, nihayet zaafta olan abdin iradesini, bir şart-ı âdi yapıp irade-i külliyesi ona nazar eder. S.)

kader ::: (a. i. c. : akdâr) : 1) inanılması Islâmî îman esaslarından olmak üzere insanların başına gelecek her türlü işlere dâir Allah'ın ezelî hüküm ve takdîri. (bkz. : kaza).

kader-i ilâhî ::: Allah'ın takdîri, alın yazısı. 2) takat, güc, kuvvet. 3) talih, baht.

kadr ::: (a. i.) : 1) değer, îtibâr. 2) onur, şeref, haysiyet; meziyet. 3) rütbe, derece. Alî-kadr : derecesi ve rütbesi yüce. Leyle-i kadr

(kadir gecesi) ::: Kur'ân-ı Kerîm'in nüz&le başladığı ramazanın yirmi yedinci gecesi ki, içinde bu gece bulunmıyan, bin aya bedeldir. Sûret-ül-Kadr : Kur'ân-ı Kerîm'de kadir gecesinin yüceliğini bildiren sûre. (bkz. : şeb-i kadr). 4) astr. kadir, yıldızlan, parlaklık derecelerine göre birbirinden ayırdetmek için yapılan tasnifte her dereceden biri, [birinci kadirden (yâni en parlak) altıncı kadire kadar olan yıldızlar gözle görülebilir; teleskopların kuvveti arttıkça daha küçük kadirdeki yıldızları görmek kabildir. Şimdiki halde bu sınır 21) ci kadirdedir. Parlaklıkları, daha yakın mesafede olduklarından dolayı, çok yüksek olan semavî cisimler

kadr-i evvel ::: astr. parlaklık derecesi 1 olan (yıldız).

kadr-i sânî ::: astr. parlaklık derecesi 2 olan (yıldız).

kader ::: Allahın herşeyi ezelden bilip takdir etmesi.

KADER ::: Kader, Allahü teâlânın bir sırrıdır. (Hadîs-i şerîf-İhyâ-u Ulûmiddîn)

Kader, tedbîr ile sakınmakla değişmez. Fakat kabûl olan duâ, o belâ gelirken korur. (Hadîs-i şerîf-İhyâ-u Ulûmiddîn)

Kader değişmez. Kazâ kadere uygun olarak meydana gelir. Kazâ her gün çok değişip sonunda kadere uygun olunca yaratılır. (Ebüssü'ûd Efendi)

KADER ::: Kader, Allahü teâlânın bir sırrıdır. (Hadîs-i şerîf-İhyâ-u Ulûmiddîn)

Kader, tedbîr ile sakınmakla değişmez. Fakat kabûl olan duâ, o belâ gelirken korur. (Hadîs-i şerîf-İhyâ-u Ulûmiddîn)

Kader değişmez. Kazâ kadere uygun olarak meydana gelir. Kazâ her gün çok değişip sonunda kadere uygun olunca yaratılır. (Ebüssü'ûd Efendi)

Kader :::


  1. Yazgı
    Örnek: Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor. Y. K. Beyatlı

  2. Genellikle kaçınılmaz kötü talih.

  3. 1. Alın yazısı, yazgı. 2. Talih, şans, baht.

kader ::: ilahi takdir

kadr ::: değer , kıymet , itibar , haysiyet , derece , şeref

kader ::: ‬ilahî takdir

kadr ::: ‬değer

kadr ::: şeref

kadr ::: derece

kader ::: baht, devran, kısmet, talih, tecelli, yazgı

KADER :::

Cenâb-ı Hakk'ın kâinatta olmuş ve olacak her şeyin evsafını ve havassını ve sâir geleceğini ve geçmişini ezelden bilip, levh-i mahfuzunda takdiri ve yazması. Takdir-i İlâhî. * Ezelî kısmet. * Tali'. Baht. Şans.(Kader ve cüz-i ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, halî ve vicdanî bir imanın cüz'lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Yâni, mü'min her şeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenab-ı Hakk'a vere vere, tâ nihayette teklif ve mes'uliyetten kurtulmamak için "cüz-i ihtiyarî" önüne