Çağdaş Sözlük

ayn ~ عین

Redhouse Sözlüğü - ayn ~ عین maddesi. Sayfa: 1332 - Sira: 1

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü ayn - عین ingilizce anlamı, عین - ayn osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte عین - ayn kelimesi nasıl geçiyor. ayn osmanlıca nasıl yazılır. ayn nedir, ayn ne demek arapca yazılışı.

عین means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language عین. عین attoman turkish I mean, عین What is the meaning of the word, what does it mean in turkish عین, Ottoman Turkish English Dictionary

عین ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ عین تعني باللغة الإنجليزية. عین ماذا يعني في اللغة العثمانية. عین ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية عین

عین چه کلمات انگلیسی چیست؟ عین به معنای انگلیسی. عین چه در زبان عثمانی بود. عین به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت عین

ayn ~ عین güncel sözlüklerde anlamı:

AYN ::: (C.: A'yan-A'yun-Uyûn) Göz. * Pınar, kaynak. Çeşme. * Tıpkısı, tâ kendisi. * Zât. * Eşyanın hakikatı. * Kavmin şereflisi. * Diz. * Altın. * Nazar değme. * Casus. * Her şeyin en iyisi. * Muayene etmek.

ayn ::: (a. i. c. : a'yân, uyûn) : 1) göz. 2) aslı, kendisi. 3) bir şeyin eşi, tıpkısı. 4) kaynak, pınar, (bkz. : a’yün). 5) Osmanlı alfabesinin yirmi birinci harfi, (bkz. : ayın).

ayn-el-yakîn ::: gözüyle görmüş gibi, kat'î. ayn-ı betrâ (ayın harfinin başı) : hemze.

ayn-ı mazmûn ::: huk. kusur olsun olmasın her halele tazmini lâzım gelen ayn.

ayn-ı mevkuf ::: huk. Vakfolunan şey.

ayn-i hatâ ::: yanlışın ta kendisi.

ayn-i vâhid ::: tek gözlü, (bkz. : yek-çeşm).

ayn-ül-fiil ::: fiil maddesinin ikinci harfi.

ayn-üs-sevr ::: 1) boğa gözü. 2) astr. semânın kuzey yarım küresinde bulunan boğa burcunun en parlak yıldızı, Ed. deberân, lât. : alpha Taurus; fr. Aldebaran; ing. Aldebaran.

ayn-üş-şems ::: değerli bir taş.

ayn ::: göz, aslı, kendisi.

AYN ::: 1. Boşlukta yer kaplayan ve ağırlığı olan yâni tartılabilen her şey, madde, cisim.

Dünyâ ayn ve araz (özellikler) dan meydana gelmiştir. Meselâ kalem, silgi birer ayndır. Bunların rengi, kokusu ise, arazdır. (Seyyid Şerîf Cürcânî, Teftezânî)

2. Alış-verişte, belli, meydanda, mevcut ve hâzır olan veya hâzır olmayıp da bulunduğu yeri, cinsi, miktârı belli edilen mal.

Alış-verişte söz kesilirken, ayn olan malın kendisini vermek lâzımdır. Benzeri hattâ daha iyisi olması için müşteri (alıcı) zorlanamaz. Fakat müşteri rızâsı ile alırsa mukâyada satışı, yâni belli bir malı, başka belli bir mal, ile değiştirmek olur. (İbn-i Âbidîn)

3. İnsanın zekât için ayırdığı ve yanında hazır bulunan malı.

Ayn olan malın zekâtını ayn olarak vermek lâzımdır. Ayn olan malın kırkta biri ayrılıp verilir. (İbn-i Âbidîn)

Deyn olan (başkasında bulunan) malın zekâtı, ayn olarak verilir. Yâni, başkasında bulunan malının zekâtını, hazır olan malından vermek lâzımdır. Hâzır malı yoksa başkasındaki malından zekât miktârını isteyip, teslim alıp, sonra bu fakire verilir. (İbn-i Âbidîn)

Ayn olan malın zekâtını deyn olarak vermek câiz değildir. Yâni hâzır olan malın zekâtı olarak fakirdeki alacağını bu fakire bağışlamak câiz değildir. (İbn-i Âbidîn)

ayn ::: göz , çeşme , pınar , eşyanın hakikatı , tıpkı

ayn ::: ‬göz

ayn ::: tıpkı

ayn ::: ayın harfi

Ayn ::: Para dışında, kazanılabilen bütün servet öğeleri

Ayn ::: Para dışında, kazanılabilen bütün servet öğeleri

ayn ::: göz

ayn :::

para dışında, kazanılabilen bütün servet öğeleri

AYN :::

(C.: A'yan-A'yun-Uyûn) Göz. * Pınar, kaynak. Çeşme. * Tıpkısı, tâ kendisi. * Zât. * Eşyanın hakikatı. * Kavmin şereflisi. * Diz. * Altın. * Nazar değme. * Casus. * Her şeyin en iyisi. * Muayene etmek