adil ~ عدیل
Redhouse Sözlüğü - adil ~ عدیل maddesi. Sayfa: 1290 - Sira: 4
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü adil - عدیل ingilizce anlamı, عدیل - adil osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte عدیل - adil kelimesi nasıl geçiyor. adil osmanlıca nasıl yazılır. adil nedir, adil ne demek arapca yazılışı.
عدیل means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language عدیل. عدیل attoman turkish I mean, عدیل What is the meaning of the word, what does it mean in turkish عدیل, Ottoman Turkish English Dictionary
عدیل ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ عدیل تعني باللغة الإنجليزية. عدیل ماذا يعني في اللغة العثمانية. عدیل ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية عدیل
عدیل چه کلمات انگلیسی چیست؟ عدیل به معنای انگلیسی. عدیل چه در زبان عثمانی بود. عدیل به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت عدیل
adil ~ عدیل güncel sözlüklerde anlamı:
aDiL ::: (Âdile) Adâlet eden. Allah'ın emirlerini noksansız tatbik eden. Doğru. Doğruluk gösteren. Adâlet sahibi. (Bak: Adâlet)(Meselâ bir hükümdâr-ı âdil, ihkak-ı hak için mazlumların hakkını zâlimlerden almakla ve fakirleri kavilerin şerrinden muhafaza etmekle ve herkese müstahak olduğu hakkı vermekle lezzet alması, iftihar etmesi, memnun olması; hükümdarlığın ve adaletin bir kaide-i esasiyesi olduğundan elbette Hâkim-i Hakim, Adl-i Âdil olan Zât-ı Hayy-ı Kayyumun bütün mahlukatına, hususan zihayatlara "hukuk-u hayat" tabir edilen şerait-i hayatiyeyi vermekle.. ve hayatlarını muhafaza için onlara cihazat ihsan etmekle ve zaifleri kavilerin şerrinden Rahimane himaye etmekle.. ve umum zihayatlarda bu dünyada ihkak-ı hak etmek nev'i tamamen; ve haksızlara ceza vermek nev'i ise, kısmen sırr-ı adâletin icrasından olmakla.. ve bilhassa Mahkeme-i Kübrâ-yı Haşirde adalet-i ekberin tecellisinden hasıl olan ve tabirinde âciz olduğumuz şuunât-ı Rabbaniye ve maâni-i kudsiyedir ki, kâinatta bu faaliyet-i daimeyi iktiza ediyor. L.)
ADiL ::: Eş, denk, akran, benzeri. Ölçüde, miktarda eşit olan.
adîl ::: (a. s. adl'den.) : eşit, eş, müsâvi.
Adil ::: adalet eden, hakkı haklı olana veren.
aDiL ::: Cennet'te bir derece vardır ki, oraya ancak üç zümre nâil olacaktır (kavuşacaktır). Âdil hükümdâr, akrabâyı ziyâret eden (kimse), sabırlı ve çocuklarına yaptığı harcamaları başlarına kakmayan hâne reisi. (Hadîs-i şerîf-Deylemî)
Cennet'te öyle bir köşk vardır ki, etrâfı kalelerle ve yeşilliklerle çevrilmiştir, ayrıca beş bin de kapısı vardır. Orada ancak nebî, sıddîk, şehîd ve âdil hükümdâr barınır. (Hadîs-i şerîf-Deylemî)
2. Îtikâdı doğru olan, büyük günâh işlemeyen ve küçük günâha devâm etmeyen yâni İslâmiyet'e uymaya çalışan sâlih müslüman.
Bid'at sâhibleri yâni îtikâdda Ehl-i sünnetten ayrılmış olan yetmiş iki fırkanın hepsi, ehl-i kıble oldukları, her ibâdeti yaptıkları hâlde, âdil değildir. Çünkü (bunlar), ya mülhid (dinden çıkmış) olarak îmânlarını kaybetmişler, yâhud bid'at sâhibi oldukları için büyük günâha girerek âdil olma vasfını kaybetmişlerdir. (Abdülganî Nablüsî)
Eshâb-ı kirâmın hepsi, Resûlullah efendimizin sohbetinde bulunmuşlar ve O'na yardımcı olmuşlardır. Hepsi âlim ve âdil idi. (Abdülazîz Dehlevî)
Ramazân-ı şerîf ayı, Ramazân hilâlinin görülmesi, buna iki âdil kimsenin şâhidlik etmesi ve hâkimin (kâdının) îlân etmesi ile başlar. (Abdülazîz Hulvânî)
Adil :::
- Adaletle iş gören, adaletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adaletli.
âdil ::: adaletli , adalet sahibi
adîl ::: eşit , denk
âdil ::: adaletli
adîl ::: eşit
adîl ::: denk
âdil ::: âdil
adîl ::: (a. s. adl'den.) eşit, eş, müsâvi.
âdil ::: insaflı
ADİL :::
ÂDİL :::