adalet ~ عدالت
Redhouse Sözlüğü - adalet ~ عدالت maddesi. Sayfa: 1288 - Sira: 28
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü adalet - عدالت ingilizce anlamı, عدالت - adalet osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte عدالت - adalet kelimesi nasıl geçiyor. adalet osmanlıca nasıl yazılır. adalet nedir, adalet ne demek arapca yazılışı.
عدالت means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language عدالت. عدالت attoman turkish I mean, عدالت What is the meaning of the word, what does it mean in turkish عدالت, Ottoman Turkish English Dictionary
عدالت ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ عدالت تعني باللغة الإنجليزية. عدالت ماذا يعني في اللغة العثمانية. عدالت ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية عدالت
عدالت چه کلمات انگلیسی چیست؟ عدالت به معنای انگلیسی. عدالت چه در زبان عثمانی بود. عدالت به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت عدالت
adalet ~ عدالت güncel sözlüklerde anlamı:
ADALET ::: Zulüm etmemek. Herkese hakkını vermek ve lâyık olduğu muâmeleyi yapmak. Mahkeme. Hak kanunlarına uygunluk. Haksızları terbiye etmek. İnsaf. Mâdelet. Dâd. Cenab-ı Hakk'ın emrini emrettiği şekilde tatbik etmek. Suçluya Allah'ın emrini icra etmek.(Adâlet iki şıktır. Biri mübet, diğeri menfidir. Müsbet ise; hak sahibine hakkını vermektir. Şu kısım adâlet; bu dünyada bedahet derecesinde ihâtası vardır. Çünkü her şeyin istidat lisaniyle ve ihtiyac-ı fıtrî lisaniyle ve ıztırar lisaniyle Fâtır-ı Zülcelâl'den istediği bütün matlubatını ve vücut ve hayatına lâzım olan bütün hukukunu mahsus mizanlarla, muayyen ölçülerle bilmüşahede veriyor. Demek adâletin şu kısmı, vücut ve hayat derecesinde kat'i vardır. İkinci kısım menfidir ki: Haksızları terbiye etmektir. Yâni, haksızların hakkını, tâzib ve tecziye ile veriyor. Şu şık ise; çendan tamamiyle şu dünyada tezahür etmiyor. Fakat, o hakikatın vücudunu ihsas edecek bir surette hadsiz işarat ve emarat vardır. Ezcümle: Kavm-i Âd ve Semud'dan tut, tâ şu zamanın mütemerrid kavimlerine kadar gelen sille-i te'dib ve tâziyâne-i ta'zib, gayet âli bir adâletin hükümran olduğunu hads-i kat'i ile gösteriyor. S.) (Bak: Fâtih Sultan Mehmed)
adâlet ::: (a. i.) : 1) hakka riâyetkârlık, hak tanırlık, haklılık, doğruluk, (bkz. : adl, dâd). 2) kadın adı.
adâlet - emri ::: tar. ahâliye zulüm ve taaddî edilmemesi hakkında sadrâzam tarafından vâlîlere yazılan emir.
adalet ::: hak sahibine hakkını vermek, doğruluk.
ADaLET ::: Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:
Ey îmân edenler! Bir millete olan öfkeniz, sizi adâletten alıkoymasın. Âdil olunuz! (Mâide sûresi: 8)
Muhakkak ki Allahü teâlâ adâleti, ihsânı (iyilik yapmayı) ve akrabâya muhtac oldukları şeyleri vermeyi emreder... (Nahl sûresi: 90)
Bir saat adâlet ile idârecilik yapmak, altmış sene nâfile ibâdet yapmaktan daha iyidir. (Hadîs-i şerîf-İslâm Ahlâkı)
Adâlet mülkün temelidir. (Hazret-i Ömer)
Adâlet üç kısımdır: a) Allahü teâlâya kulluk etmek. Bunda sâhibinin hakkını gözetmek vardır. Her insanın yaradanına karşı borçlu olduğu bu kulluk vazîfesini yerine getirmesi vâcibdir. b) İnsanların hakkını gözetmek. c) Vefât eden geçmişlerin hakkını gözetmek yâni onların borçlarını ödemek ve vasiyetlerini yerine getirmek. (Kınalızâde Ali Efendi)
Adalet :::
- Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk, türe
Örnek: Devletin temel amaç ve görevleri ... kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya ... çalışmaktır. Anayasa - Bu işi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluşları.
- Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme
- Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması.
- tüze.
adâlet ::: adalet
adalet ::: hak sahibine hakkını vermek , doğruluk , zulüm etmemek , herkese hakkını vermek ve layık olduğu muameleyi yapmak , mahkeme , hak kanunlarına uygunluk , haksızları terbiye etmek , insaf , madelet , dad , cenab-ı hakk'ın emrini emrettiği şekilde tatbik etmek , suçluya Allah'ın emrini icra etmek
adâlet ::: adalet
Adalet ::: Haklılık; hakka uygunluk
Adalet ::: Haklılık; hakka uygunluk
adalet ::: doğruluk, hak
adalet :::
ADALET :::