zaruret ~ ضرورت
Redhouse Sözlüğü - zaruret ~ ضرورت maddesi. Sayfa: 1210 - Sira: 29
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü zaruret - ضرورت ingilizce anlamı, ضرورت - zaruret osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte ضرورت - zaruret kelimesi nasıl geçiyor. zaruret osmanlıca nasıl yazılır. zaruret nedir, zaruret ne demek arapca yazılışı.
ضرورت means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language ضرورت. ضرورت attoman turkish I mean, ضرورت What is the meaning of the word, what does it mean in turkish ضرورت, Ottoman Turkish English Dictionary
ضرورت ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ ضرورت تعني باللغة الإنجليزية. ضرورت ماذا يعني في اللغة العثمانية. ضرورت ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية ضرورت
ضرورت چه کلمات انگلیسی چیست؟ ضرورت به معنای انگلیسی. ضرورت چه در زبان عثمانی بود. ضرورت به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت ضرورت
zaruret ~ ضرورت güncel sözlüklerde anlamı:
ZARURET ::: Çaresizlik. Muhtaçlık. Sıkıntı. Yoksulluk. ( $ kaidesi, yâni: "Zaruret, haramı helâl derecesine getirir." İşte şu kaide ise, küllî değil. Zaruret, eğer haram yoluyla olmamış ise, haramı helâl etmeye sebebiyet verir. Yoksa, su-i ihtiyariyle, gayr-ı meşru sebeblerle zaruret olmuş ise, haramı helâl edemez, ruhsatlı ahkâmlara medar olamaz, özür teşkil edemez. Meselâ: Bir adam su-i ihtiyariyle, haram bir tarzda kendini sarhoş etse; tasarrufatı, ulema-i Şeriatça aleyhinde câridir, mâzur sayılmaz. Tatlik etse, talâkı vâki olur. Bir cinâyet etse, cezâ görür. Fakat su-i ihtiyariyle olmazsa, talâk vâki olmaz, ceza da görmez. Hem meselâ, bir içki mübtelâsı, zaruret derecesinde mübtelâ olsa da, diyemez ki: "Zarurettir, bana helâldir." S.)(Meşakkat teysiri celb eder. Yâni: Suubet, sebeb-i teshil olur ve darlık vaktinde vüs'at gösterilmek lâzım gelir. Karz ve havale ve hacr gibi pek çok ahkâm-ı fıkhıyye bu asla müteferri' dir. Ve fukahanın ahkâm-ı şer'iyyede gösterdikleri ruhas ve tahfifat hep bu kaideden istihraç olunmuştur.Şu kadar var ki hakkında nass-ı kat'i bulunan, meselâ yapılması her halde kat'iyyen memnu bulunan bir hususda meşakkat özrile o nassın hilâfı irtikâb olunamaz. Orada meşakkat, teysiri celb etmez.Bu kaide, Eşbah'da $ diye münderiçtir.Zaruretler, memnu olan şeyleri mübah kılar. Yâni: İşlenmesi men ve nehy edilmiş bazı şeyler vardır ki, bunları yapmak, zaruret halinde mübah hükmünde olur, bundan dolayı yapan muahaza edilmez. Muteber bir ikraha mebni başkasının malını itlâf veya açlıktan helâk havfından dolayı başkasının taamını rızası olmaksızın yemek gibi.Maamafih haram ve memnu olan şeyler, üç nevidir. Birincisi: Memnuiyeti aslâ sâkıt olmayan muharremattır. Başkasını zulmen öldürmek veya başkasının haksız yere bir uzvunu kesmek gibi. İkincisi: Aslâ sâkıt olmayıp zaruret vaktinde ruhsata mahal olan muharremattır. Başkasının malını itlâf gibi. Üçüncüsü: Zaruret halinde memnuniyeti sâkıt olan muharremattır. Meyte gibi temiz olmayan bir şeyi yemek gibi.Bu kaide, Eşbah'da $ diye münderiçtir ve arz olunduğu üzere her memnua şâmil değildir. Ist. Fık. K.)
zaruret ::: çaresizlik, yoksulluk, mecburiyet.
ZARuRET ::: Zarûretler, dînen haram, yasak olan şeyleri mübâh kılar. Yâni mübâhı (dînen yapılması serbest olan bir işi) yapan nasıl muâheze olunmazsa (cezâlandırılmazsa), zarûret olan bir işi yapan da muâheze olunmaz. Bir kimse, mûteber bir ikrah (zorlama, cebr) ile başkasının malını telef etse, ikrah zarûreti bu işin haramlığını, yasaklığını gidermez. O iş yine haramdır. Sâdece bu işi ikrah, zorlama, korkutma gibi zarûret sebebiyle yaptığı için, sorumlu olmaz. Zarûretlerin, yasakları mübâh kılmasına ruhsat denir. (Mecelle, Ali Haydar Efendi)
Zarûretler, kendi miktarlarınca takdîr olunurlar. Açlıktan helâk olacak, ölecek bir kimse, başkasının malından izni olmadan ancak ölmeyecek kadar alıp yiyebilir. Açlık bahânesiyle fazlasını yiyemez. Daha sonra ölmeyeceği miktarda yediğinin bedelini sâhibine verir, yâhut helâllaşır. (Mecelle, Ali Haydar Efendi)
Zaruret :::
- Zorunluluk
Örnek: Kültür hâkim olduktan sonra, sanat ve hayat, mazi ve yeni zaruretler ne güzel uyuşuyor. F. R. Atay - Gereklilik.
- Sıkıntı, yoksulluk, fakirlik
Örnek: Kıyafetinden dışarılıklı ve zarurette olduğu anlaşılan bir kadın ... kahvelerden birine girdi. Y. K. Karaosmanoğlu - zorunluk.
zarûret ::: zorunluluk , yoksulluk , sıkıntı
zaruret ::: zorunluluk
zarûret ::: sıkıntı
zarûret ::: yoksulluk
zarûret ::: zorunluluk
Zaruret ::: Gereklilik, zorunluluk, sıkıntı
zaruret ::: icap, sıkıntı
ZARURET :::