Çağdaş Sözlük

şehadet ~ شهادت

Redhouse Sözlüğü - şehadet ~ شهادت maddesi. Sayfa: 1142 - Sira: 35

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü şehadet - شهادت ingilizce anlamı, شهادت - şehadet osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte شهادت - şehadet kelimesi nasıl geçiyor. şehadet osmanlıca nasıl yazılır. şehadet nedir, şehadet ne demek arapca yazılışı.

شهادت means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language شهادت. شهادت attoman turkish I mean, شهادت What is the meaning of the word, what does it mean in turkish شهادت, Ottoman Turkish English Dictionary

شهادت ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ شهادت تعني باللغة الإنجليزية. شهادت ماذا يعني في اللغة العثمانية. شهادت ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية شهادت

شهادت چه کلمات انگلیسی چیست؟ شهادت به معنای انگلیسی. شهادت چه در زبان عثمانی بود. شهادت به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت شهادت

şehadet ~ شهادت güncel sözlüklerde anlamı:

şEHADET ::: (Bak: şahadet)

şahadet ::: (a. i.) : 1) şahitlik, şahitlik etme, *tanıklık. 2) bir şeyin doğruluğuna inanma. 3) delâlet, alâmet, işaret. 4) "eşhedü en lâ ilahe il lallâh... " cümlesini söyleme. 5) şehitlik, şehit olma. 6) gözle görülen şeyler, varlıklar, dünyâ. Âlem-i şahadet : Dünyâ, cihan. Âlim-ül-gayb ve-ş-şâhâde (görülen ve görülmiyen şeyleri bilen) : Allah.

şehâdet ::: şehitlik, şahitlik.

şEHaDET ::: Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:

Onlar yalan yere şehâdet etmezler. (Furkân sûresi: 72)

Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: "En büyük günâhları size haber vereyim mi?" "Evet, yâ Resûlallah" dedik. "Allahü teâlâya şirk koşmak, anaya-babaya âsî olmaktır" buyurdu. Sonra doğrulup oturdu ve: "Dikkat ediniz! Yalan sözden ve yalan yere şehâdetten sakınınız" buyurdu ve bu sözü tekrâr eyledi. (Hadîs-i şerîf-Buhârî, Müslim)

Şehâdet, zan ve şek (şüphe) ifâde eden sözlerle olmaz. Bir hâdise hakkında "zannıma" veya "bildiğime göre şöyledir" şeklindeki haberler şehâdet sayılmaz. (İbn-i Âbidîn)

Namaz kılmayanın şehâdeti kabûl olmaz. Çünkü, fâsıktır, açıkça günah işlemektedir. (İbn-i Âbidîn)

2. Şehîdlik, şehîd olmak. (Bkz. Şehîd)

Cemel ve Sıffîn vak'alarını hazırlayan karışıklıkların ortaya çıkması, hazret-i Osman'ın şehâdeti ile başlamıştır. (İmâm-ı Rabbânî)

Şehadet :::


  1. Tanıklık, şahitlik

  2. Yüksek bir ülkü uğrunda ölme, şehit olma.

şehâdet ::: şahitlik , şehitlik , tanıklık

şahâdet ::: şahitlik , tanıklık

şahâdet ::: ‬tanıklık

şahâdet ::: şahitlik

şahâdet ::: şehadet getirme

şahâdet ::: şehitlik

şehâdet ::: ‬tanıklık

şehâdet ::: şehitlik

Şehadet ::: Yüksek bir ülkü uğrunda ölme, şehit olma

şahadet ::: (a. i.) 1) şahitlik, şahitlik etme, *tanıklık. 2) bir şeyin doğruluğuna inanma. 3) delâlet, alâmet, işaret. 4)

ŞEHADET :::

(Bak: şahadet