Çağdaş Sözlük

ruhsat ~ رخصت

Redhouse Sözlüğü - ruhsat ~ رخصت maddesi. Sayfa: 969 - Sira: 29

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü ruhsat - رخصت ingilizce anlamı, رخصت - ruhsat osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte رخصت - ruhsat kelimesi nasıl geçiyor. ruhsat osmanlıca nasıl yazılır. ruhsat nedir, ruhsat ne demek arapca yazılışı.

رخصت means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language رخصت. رخصت attoman turkish I mean, رخصت What is the meaning of the word, what does it mean in turkish رخصت, Ottoman Turkish English Dictionary

رخصت ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ رخصت تعني باللغة الإنجليزية. رخصت ماذا يعني في اللغة العثمانية. رخصت ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية رخصت

رخصت چه کلمات انگلیسی چیست؟ رخصت به معنای انگلیسی. رخصت چه در زبان عثمانی بود. رخصت به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت رخصت

ruhsat ~ رخصت güncel sözlüklerde anlamı:

RUHSAT ::: (C.: Ruhas-Ruhsat) İzin, müsaade. * Genişlik. * Kolaylık. * Fık: Kulların özürlerine mebni, kendilerine bir suhulet ve müsaade olmak üzere, ikinci derecede meşru' kılınan şeydir. Sefer halinde Ramazan-ı Şerif orucunun tutulmaması gibi. Vuku' bulan ikraha mebni, birisinin malını itlaf etmek de bu kabildendir ki, bu halde bu itlaf hakkında bir ruhsat-ı şer'iyye bulunmuş olur. Bir hâdisede, azîmet ile ruhsat içtima' edince, azîmet tarikını iltizam etmek, bir takva nişanesi sayılır. (Bak: Azîmet)

RUHSaT ::: (Ruhsat. C.) Ruhsatlar, müsaadeler, izinler.

ruhsat ::: (a. i. c. : ruhas, ruhsat) : izin, müsaade. ruhsatı nezzâre : bakma izni, bakmıya müsâade etme. ruhsat-ı niyaz : yalvarma izni.

ruhsat ::: (a. i. ruhsat'ın c.) : izinler, müsaadeler.

ruhsat ::: izin, müsaade.

RUHSAT ::: Allahü teâlâ, azîmetle iş yapmayı sevdiği gibi, ruhsatla yapmayı da sever. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât)

İslâmiyet'te bir işin yapılması için iki yol vardır. Bunlardan biri ruhsat, diğeri azîmet yoludur. Kuvvetli, hâli elverişli olanın, azîmet ile amel etmesi efdaldir, daha iyidir. Güç olan işi yapmak nefse ağır gelir. Nefsi daha çok ezer, zayıflatır. İbâdetler nefsi zayıflatmak için, kırmak için emrolundu. Çünkü nefs, insanın ve Allahü teâlânın düşmanıdır. Onu zayıflatarak azmasını önlemek lâzımdır. Fakat büsbütün öldürülmez. Çünkü bedenin hizmetçisidir. Ahmak ve câhil hizmetçidir. Zayıf, hasta, sıkışık halde olan kimsenin, ibâdetlerini işlerini terk etmemesi, ruhsat yolu ile yapması lâzımdır. (Abdülhakîm Arvâsî)

Ruhsatın sebebleri çoktur. Normal şartlar altında murdar eti (leş) yemek harâmdır. Fakat açlıktan ölüm ile karşı karşıya gelen kimsenin, ölmeyecek kadar murdar eti yemesi mubâhtır, buna izin verilmiştir. Bu bir ruhsattır. Bâzan zarûret ve meşakkat zamânında bile olsa, ruhsatı değil, güç ve zor olanı yapmak olan azîmeti yapmak daha iyidir. Meselâ, ölüm ile korkutulan kimsenin, îmânını gizlemesi ruhsat olduğu hâlde, gizlememesi azîmettir. Bâzan da ruhsatı yapmak daha iyi olur. Yolcunun oruç tutmaması böyledir. Yolcu, orucu tutarak hastalanır ölürse, günâha girer. (Serahsî, Abdülhakîm Arvâsî)

Ruhsat :::


  1. İzin, müsaade.

  2. İzin belgesi, ruhsatname
    Örnek: Belediye doktoru tarafından tasdik edilerek gömülmesine ruhsat verilir. H. R. Gürpınar

ruhsât ::: izin , müsaade

ruhsat ::: ‬izin

ruhsat ::: (a. i. c. : ruhas, ruhsat) izin, müsaade. ruhsatı nezzâre : bakma izni, bakmıya müsâade etme. ruhsat-ı niyaz : yalvarma izni.

ruhsat ::: (a. i. ruhsat'ın c.) izinler, müsaadeler.

ruhsat ::: izin, müsaade

RUHSAT :::

(C.: Ruhas-Ruhsat) İzin, müsaade. * Genişlik. * Kolaylık. * Fık: Kulların özürlerine mebni, kendilerine bir suhulet ve müsaade olmak üzere, ikinci derecede meşru' kılınan şeydir. Sefer halinde Ramazan-ı Şerif orucunun tutulmaması gibi. Vuku' bulan ikraha mebni, birisinin malını itlaf etmek de bu kabildendir ki, bu halde bu itlaf hakkında bir ruhsat-ı şer'iyye bulunmuş olur. Bir hâdisede, azîmet ile ruhsat içtima' edince, azîmet tarikını iltizam etmek, bir takva nişanesi sayılır. (Bak: Azîmet)

RUHSÂT :::

(Ruhsat. C.) Ruhsatlar, müsaadeler, izinler