Çağdaş Sözlük

amil ~ آمل

Redhouse Sözlüğü - amil ~ آمل maddesi. Sayfa: 201 - Sira: 12

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü amil - آمل ingilizce anlamı, آمل - amil osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte آمل - amil kelimesi nasıl geçiyor. amil osmanlıca nasıl yazılır. amil nedir, amil ne demek arapca yazılışı.

آمل means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language آمل. آمل attoman turkish I mean, آمل What is the meaning of the word, what does it mean in turkish آمل, Ottoman Turkish English Dictionary

آمل ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ آمل تعني باللغة الإنجليزية. آمل ماذا يعني في اللغة العثمانية. آمل ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية آمل

آمل چه کلمات انگلیسی چیست؟ آمل به معنای انگلیسی. آمل چه در زبان عثمانی بود. آمل به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت آمل

amil ~ آمل güncel sözlüklerde anlamı:

AMiL ::: Arzusu, isteği olan.

aMiL ::: Yapan. İşleyen. *Sebep. * Vergi tahsiline memur kimse. * Mütevelli. * Vâli. *Gr: İraba te'sir eden yüz şeyden altmışı. (Yalnız ismi mecrur yapanlar yirmi adettir).

âmil ::: (a. s.) : emeli olan, isteyen.

âmil ::: (a. s. amel'den. c. : amele, avâmil) : 1) sebep. 2) işleyen. 3) i. vergi tahsîline memur kimse; mütesellim; mütevelli. 4) i. tar. vâlî.

âmil ::: işleyen, etkileyen.

aMiL ::: 1. İslâmiyet'in emirlerini yapıp, yasaklarından sakınan.

Allahü teâlâ sizden ilmi almak için, ilmiyle âmil olan âlimleri kaldırır, câhiller kalır. (Bunlar) dinden suâl edenlere, kendi akılları ile cevâp verip insanları doğru yoldan ayırırlar. (Hadîs-i şerîf-Buhârî)

Kıyâmet gününde, Resûller minberler üzerindedirler. Her bir Resûlün minberi kendi mertebesi miktârıncadır. Ulemâ-i âmilîn, yâni Ehl-i sünnet îtikâdında olan ve bildikleri ile amel eden âlimler dahi nûrdan kürsîler üzerinde olurlar. (İmâm-ı Gazâlî)

2. Herhangi bir bölgenin zekât, harac, öşr ve ganîmetlerinin tahsîli (toplanması) için, halîfe, sultan, melik veya emir tarafından vazîfelendirilen ve yerine göre dînin emirlerini öğreten me'mur.

Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

Sadakalar (zekâtlar), Allahü teâlâdan bir farz olarak, ancak fakirlere, miskinlere, âmillere kalbleri müslümanlığa ısındırılmak istenilenlere, (efendisinden kendisini satın alıp, borcunu ödeyince âzâd olacak) kölelere, borçlulara, cihâd ve hac yolunda olup, muhtaç kalanlara, (kendi memleketinde zengin ise de, bulunduğu yerde yanında mal kalmamış ve çok alacağı varsa da alamayıp muhtaç düşen) yolda kalmışlara mahsûstur. (Tevbe sûresi: 60)

Halka zulmeden âmiller Cennet'e giremez. (Hadîs-i şerîf-Kitâb-ül-Emvâl)

Hazret-i Ömer, bir gün cemâate şöyle hitâb etti: "Ey mü'minler! Allahü teâlâya yemîn ederim ki, âmilleri sâdece zekâtlarınızı toplamaları için göndermiyorum. Onları size; dîninizi öğretmeleri, rehberlik etmeleri için gönderiyorum. Allahü teâlâ şâhid, kime bunun hâricinde muâmele yapılırsa bana haber versin. Onun hakkını alıp, gerekeni yaparım. Nefsim yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, bir âmil halktan birisini dövse, ondan dövdüğü kimsenin hakkını alırım..." (Ebû Ubeyd bin Sellâm)

Amil :::


  1. Etken, etmen, sebep, faktör
    Örnek: Acaba bu cereyan ne gibi tarihî amillerin tesiriyle doğdu. F. Köprülü

  2. etken.

Âmil ::: Yapan; etken; etmen; sebep; faktör

âmil ::: işleyen , sebep , yapan , vali

âmil ::: ‬amel eden

âmil ::: yapan

âmil ::: işleyen

âmil ::: memur

âmil ::: icracı

âmil ::: işçi

âmil ::: (a. s.) emeli olan, isteyen.

âmil ::: (a. s. amel'den. c. : amele, avâmil) 1) sebep. 2) işleyen. 3) i. vergi tahsîline memur kimse; mütesellim; mütevelli. 4) i. tar. vâlî.

âmil ::: sebep

âmil ::: faktör

âmil ::: etken

âmil ::: vergi memuru

âmil ::: mütesellim

âmil ::: mütevelli

âmil ::: vali

Âmil ::: Yapan; etken; etmen; sebep; faktör

amil ::: faktör, sebep

amil :::

âmil - yapan; etken; etmen; sebep; faktör

AMİL :::

Arzusu, isteği olan

ÂMİL :::

Yapan. İşleyen. *Sebep. * Vergi tahsiline memur kimse. * Mütevelli. * Vâli. *Gr: İraba te'sir eden yüz şeyden altmışı. (Yalnız ismi mecrur yapanlar yirmi adettir