Çağdaş Sözlük

imtihan ~ امتحان

Redhouse Sözlüğü - imtihan ~ امتحان maddesi. Sayfa: 195 - Sira: 22

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü imtihan - امتحان ingilizce anlamı, امتحان - imtihan osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte امتحان - imtihan kelimesi nasıl geçiyor. imtihan osmanlıca nasıl yazılır. imtihan nedir, imtihan ne demek arapca yazılışı.

امتحان means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language امتحان. امتحان attoman turkish I mean, امتحان What is the meaning of the word, what does it mean in turkish امتحان, Ottoman Turkish English Dictionary

امتحان ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ امتحان تعني باللغة الإنجليزية. امتحان ماذا يعني في اللغة العثمانية. امتحان ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية امتحان

امتحان چه کلمات انگلیسی چیست؟ امتحان به معنای انگلیسی. امتحان چه در زبان عثمانی بود. امتحان به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت امتحان

imtihan ~ امتحان güncel sözlüklerde anlamı:

iMTiHAN ::: Deneme, Tecrübe etmek. * Bir şeyin hakikatına ıttılâ peyda etmek için çok dikkatle düşünmek. * Salâhiyet veya salâhiyetsizliğini anlamak için yapılan teftiş ve tecrübe.(Hakîm-i Ezeli, inâyet-i sermediye ve hikmet-i ezeliyenin iktizası ile, şu dünyayı, tecrübeye mahal ve imtihana meydan ve esmâ-i hüsnâsına âyine ve kalem-i kader ve kudretine sahife olmak için yaratmış ve tecrübe ve imtihan ise neşv ü nemâya sebeptir. O neşv ü nemâ ise, istidatların inkişafına sebeptir. O inkişaf ise, kabiliyetlerin tezahürüne sebeptir. O kabiliyetlerin tezahürü ise, hakaik-ı nisbiyenin zuhuruna sebebtir. Hakaik-ı nisbiyenin zuhuru ise, Sâni-i Zülcelâlin esmâ-i hüsnâsının nukuş-u tecelliyatını göstermesine ve kâinatı mektubat-ı Samedaniyye suretine çevirmesine sebeptir. İşte bu sırr-ı imtihan ve sırr-ı teklif iledir ki; ervâh-ı âliyenin elmas gibi cevherleri ervâh-ı sâfilenin kömür gibi maddelerinden tasaffi eder, ayrılır.İşte, bu mezkur sırlar gibi daha bilmediğimiz çok ince, âli hikmetler için, âlemi bu surette irade ettiğinden şu âlemin tegayyür ve tahavvülünü dahi o hikmetler için irade etti. Tahavvül ve tegayyür için zıtları birbirine hikmetle karıştırdı ve karşı karşıya getirdi. Zararları menfaatlara mezcederek, şerleri hayırlara idhal ederek, çirkinlikleri güzelliklere cem'ederek, hamur gibi yoğurarak şu kâinatı tebeddül ve tagayyür kanununa ve tahavvül ve tekâmül düsturuna tâbi kıldı. Vaktaki meclis-i imtihan kapandı. Tecrübe vakti bitti. Esmâ-i Hüsnâ hükmünü icra etti. Kalem-i kader, mektubatını tamamiyle yazdı. Kudret, nukuş-u san'atını tekmil etti. Mevcudat, vezaifini ifa etti. Mahlukat, hizmetlerini bitirdi. Herşey, mânasını ifade etti. Dünya, âhiret fidanlarını yetiştirdi. Zemin, Sâni-i Kadir'in bütün mu'cizat-ı kudretini, umum havârık-ı san'atını teşhir edip gösterdi. Şu âlem-i fena, sermedi manzaraları teşkil eden levhaları zaman şeridine taktı. O Sâni-i Zülcelâl'in hikmet-i sermediyyesi ve inayet-i ezeliyyesi; o imtihan neticelerini, o tecrübenin neticelerini, o Esmâ-i Hüsna'nın tecellilerinin hakikatlarını, o kalem-i kader mektubatının hakaikını, o nümune-misal nukuş-u san'atının asıllarını, o vezaif-i mevcudatın faidelerini, gayelerini, o hidemat-ı mahlukatın ücretlerini ve o kelimat-ı kitab-ı kâinatın ifade ettikleri mânaların hakikatlarını ve istidat çekirdeklerinin sünbüllenmesini ve bir mahkeme-i kübra açmasını ve dünyadan alınmış misalî manzaraların göstermesini ve esbab-ı zâhiriyyenin perdesinin yırtmasını ve herşey doğrudan doğruya Hâlik-ı Zülcelâline teslim etmesi gibi hakikatları iktiza etti ve o mezkur hakikatları iktiza ettiği için, kâinatı dağdağa-i tagayyür ve fenadan, tahavvül ve zevalden kurtarmak ve ebedileştirmek için o zıtların tasfiyesini istedi ve tagayyürün esbabını ve ihtilâfatın maddelerini tefrik etmek istedi. Elbette kıyameti koparacak ve o neticeler için tasfiye edecek. İşte şu tasfiyenin neticesinde cehennem, ebedî ve dehşetli bir suret alıp, taifeleri $ tehdidine mazhar olacak. Cennet; ebedî, haşmetli bir suret giyerek ehli ve ashabı $ hitabına mazhar olacak. S.)

iMTiHAN ::: Hor ve zelil kılmak.

imtihan ::: (a. i. mehn'den. c. : imtihânât) : deneme, sınama, sınıf geçmek için sorulan sualler, * sınav, (bkz. : ezmâyiş).

imtihan ::: sınama.

İmtihan :::


  1. Sınav.

  2. Güç, direnme, dayanışma gerektiren, sonucunda deneyim kazandıran zor bir durum.

imtihân ::: deneme , sınav

imtihân ::: ‬sınav

imtihân ::: deneme

imtihan ::: (a. i. mehn'den. c. : imtihânât) deneme, sınama, sınıf geçmek için sorulan sualler, * sınav, (bkz. : ezmâyiş).

imtihan ::: sınav

İMTİHAN :::

Deneme, Tecrübe etmek. * Bir şeyin hakikatına ıttılâ peyda etmek için çok dikkatle düşünmek. * Salâhiyet veya salâhiyetsizliğini anlamak için yapılan teftiş ve tecrübe.(Hakîm-i Ezeli, inâyet-i sermediye ve hikmet-i ezeliyenin iktizası ile, şu dünyayı, tecrübeye mahal ve imtihana meydan ve esmâ-i hüsnâsına âyine ve kalem-i kader ve kudretine sahife olmak için yaratmış ve tecrübe ve imtihan ise neşv ü nemâya sebeptir. O neşv ü nemâ ise, istidatların inkişafına sebeptir. O inkişaf ise, kabiliyetlerin tezahürü