ufuk ~ آفق
Redhouse Sözlüğü - ufuk ~ آفق maddesi. Sayfa: 159 - Sira: 5
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü ufuk - آفق ingilizce anlamı, آفق - ufuk osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte آفق - ufuk kelimesi nasıl geçiyor. ufuk osmanlıca nasıl yazılır. ufuk nedir, ufuk ne demek arapca yazılışı.
آفق means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language آفق. آفق attoman turkish I mean, آفق What is the meaning of the word, what does it mean in turkish آفق, Ottoman Turkish English Dictionary
آفق ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ آفق تعني باللغة الإنجليزية. آفق ماذا يعني في اللغة العثمانية. آفق ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية آفق
آفق چه کلمات انگلیسی چیست؟ آفق به معنای انگلیسی. آفق چه در زبان عثمانی بود. آفق به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت آفق
ufuk ~ آفق güncel sözlüklerde anlamı:
ufuk ::: (a. i.) : 1) ufuk. 2) aslr. top. her hangi bir yerin şakul hattına amut (*dikey) olan ve rasat âletinin "objeetif" merkezi seviyesinde bulunan mevhum düzlemle ona paralel olan düzlemler, [arapçadaki asıl mânâsı : "nahiye, taraf" dır]
ufk-ı a'IS ::: tas. ruh makamının son mertebesi. [Hazret-i vâhidiyye ve Hazret-i ülûhiyye'den ibarettir] , besi.
ufk-i hakîkî ::: astr. top. Arz'ın merkezinden* geçmek üzere her hangi bir yerin şakulî hattına amut (*dikey) düzlemin semâ küresi ile ara kesiti.
ufk-i hissî ::: astr. top. râsıdın bulunduğu noktadan Arz sathına "tangente" olarak geçen ufuk düzleminin semâ küresi ile ara kesitidir.
ufk-i mer'î ::: astr. râsıdın gözünden çıkan ışık hatlarının Arz sathiyle temas ettiği noktalardan geçip şakulî hatta amut (*dikey) bulunan mevhum düzlemin semâ küresi ile ara kesiti.
ufk-i mübîn ::: tas. kalb makamının son merte-besî
ufk-i sâm ::: akşamın ufku.
ufk-l lâhirt ::: astr. (bkz. : ufk-i mer'i).
Ufuk :::
- Çekülün gösterdiği dikey çizgi ile gözlemci üzerinden geçen düzlem, göz erimi.
- Düz arazide veya açık denizde gökle yerin birleşir gibi göründüğü yer, çevren, göz erimi
Örnek: Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk. F. R. Atay - Anlayış, kavrayış, görüş, düşünce gücü, ihata
Örnek: Bu dar zihinlerde, ufku genişlememiş dimağlarda, zaruri olarak faziletler de dardı. Ö. Seyfettin - Çevre, dolay.
- bk. gözerimi.
ufuk ::: ufuk
ufuk ::: ufuk
ufuk ::: (a. i.) 1) ufuk. 2) aslr. top. her hangi bir yerin şakul hattına amut (*dikey) olan ve rasat âletinin
ufuk ::: çevre, görüş, ihata