Çağdaş Sözlük

haber ~ حبر

Redhouse Sözlüğü - haber ~ حبر maddesi. Sayfa: 761 - Sira: 1

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü haber - حبر ingilizce anlamı, حبر - haber osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte حبر - haber kelimesi nasıl geçiyor. haber osmanlıca nasıl yazılır. haber nedir, haber ne demek arapca yazılışı.

حبر means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language حبر. حبر attoman turkish I mean, حبر What is the meaning of the word, what does it mean in turkish حبر, Ottoman Turkish English Dictionary

حبر ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ حبر تعني باللغة الإنجليزية. حبر ماذا يعني في اللغة العثمانية. حبر ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية حبر

حبر چه کلمات انگلیسی چیست؟ حبر به معنای انگلیسی. حبر چه در زبان عثمانی بود. حبر به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت حبر

haber ~ حبر güncel sözlüklerde anlamı:

HABER ::: Hâriçten insanın fikrine intikal eden ilim. * Yeni havadis. Ağızdan ağıza nakledilen söz. * Peyam. Peygam. Nebe'. İlim ve malumat. Bilgi. * Hadis, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'ın sözü. * Edb: Hâdiseyi bildiren fiil veya cümle. * Gr: Müsned. Mübtedanın mukabili. Bir isme yakıştırılan sıfat. Allah büyüktür cümlesinde: Allah, mübteda; büyüktür, onun haberidir. Bu, mübteda ise beraber tam bir cümle teşkil eden; merfu' bir isim, fiil veya cümle olabilir. (Bak: Müsned)

HABER ::: Berelenme, yaralanma. Çürüme.

habbâr ::: (a. i.) : 1) mürekkepçi. 2) terzi.

haber ::: (a. i. c. : ahbâr) : 1) son ve yeni havadis, bilgi. 2) ağızdan ağıza dolaşan söz. haber-i kâzib : yalan haber.

haber-i sâdık ::: doğru haber. 3) hadîs, Peygamberimizin sözü.

haber-i mütevâtir ::: birçoklarının birçokları vâsıtasiyle rivayet ettikleri hadîs-i şerifler.

haber-i meşhur ::: bir veya birkaç kişiden birçoklarına söylenerek böylece sürüp giden hadîs-i şerif.

haber-i vâhid ::: haber-i mütevâtir ve haber-i meşhur kadar yayggın olarak gelmiş bulunan hadîs-i şerîf. 4) gr. isim cümlelerinde * yüklem.

haber ::: (a. i.) : çürüme; berelenme.

hibr ::: (a. i. c. : ahbâr, hubûr) : 1) hoca, * öğretmen. 2) mürekkep. 3) Yahudi âlimi,, bilgini, (bkz. : habr).

haber ::: yeni duyulan bilgi.

HABER ::: 1. Sünnet, hadîs-i şerîf.

Şüyû bulma (herkesçe duyulma, yayılma bilinme) derecesine göre haber; ya mütevâtir (Resûlullah efendimizden, birçok kimsenin rivâyet ettiği hadîs), ya meşhûr (ilk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan hadîs), ya müstefîz (söyliyenleri üçten çok olan hadîs), ya garîb (yalnız bir kimsenin bildirdiği hadîs), yâhut da azîz (iki veya üç kimsenin naklettiği hadîs) olur. (İmâm-ı Süyûtî)

Her hadîs-i şerîf haberdir ancak her haber hadîs-i şerîf değildir. (İmâm-ı Süyûtî)

Haberde "Tövbekârlarla sohbet edin, zîrâ onların kalbleri daha yumuşaktır" diye vârid olmuştur (gelmiştir). (İmâm-ı Gazâlî)

2. Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînden bildirilen söz.

HABER ::: 1. Sünnet, hadîs-i şerîf.

Şüyû bulma (herkesçe duyulma, yayılma bilinme) derecesine göre haber; ya mütevâtir (Resûlullah efendimizden, birçok kimsenin rivâyet ettiği hadîs), ya meşhûr (ilk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan hadîs), ya müstefîz (söyliyenleri üçten çok olan hadîs), ya garîb (yalnız bir kimsenin bildirdiği hadîs), yâhut da azîz (iki veya üç kimsenin naklettiği hadîs) olur. (İmâm-ı Süyûtî)

Her hadîs-i şerîf haberdir ancak her haber hadîs-i şerîf değildir. (İmâm-ı Süyûtî)

Haberde "Tövbekârlarla sohbet edin, zîrâ onların kalbleri daha yumuşaktır" diye vârid olmuştur (gelmiştir). (İmâm-ı Gazâlî)

2. Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînden bildirilen söz.

Haber :::


  1. Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık
    Örnek: Çırağın bir şeyden haberi yok. M. Ş. Esendal

  2. İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi.

  3. Bilgi.

  4. Yüklem.

haber ::: haber

habr ::: bilgin , bilgili

hibr ::: yahudi bilgini , mürekkep

haber ::: ‬haber

habr ::: ‬bilgin

hibr ::: ‬Yahudi bilgini

hibr ::: mürekkep

habbâr ::: (a. i.) 1) mürekkepçi. 2) terzi.

haber ::: (a. i.) çürüme; berelenme.

hibr ::: (a. i. c. : ahbâr, hubûr) 1) hoca, * öğretmen. 2) mürekkep. 3) Yahudi âlimi,, bilgini, (bkz. : habr).

haber ::: bilgi, havadis, salık, sorak, yenilik, yüklem

HABER :::

Berelenme, yaralanma. Çürüme