Çağdaş Sözlük

ben ~ بن

Redhouse Sözlüğü - ben ~ بن maddesi. Sayfa: 386 - Sira: 21

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü ben - بن ingilizce anlamı, بن - ben osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte بن - ben kelimesi nasıl geçiyor. ben osmanlıca nasıl yazılır. ben nedir, ben ne demek arapca yazılışı.

بن means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language بن. بن attoman turkish I mean, بن What is the meaning of the word, what does it mean in turkish بن, Ottoman Turkish English Dictionary

بن ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ بن تعني باللغة الإنجليزية. بن ماذا يعني في اللغة العثمانية. بن ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية بن

بن چه کلمات انگلیسی چیست؟ بن به معنای انگلیسی. بن چه در زبان عثمانی بود. بن به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت بن

ben ~ بن güncel sözlüklerde anlamı:

BEN ::: (Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar. Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister. İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar. Başkalarını hesaba katmaz. Ahlâk ve din terbiyesiyle ben, her istediğini yapmaması gerektiğini öğrenir. Vicdan ve namus duygusuna sahip olur. Böylece "üst ben" mertebesine ulaşır. İsteklerini dizginlemesini öğrenir. "Alt ben"in had, sınır tanımayan arzularıyla din ve ahlâkın benliğimizdeki sesi durumunda olan "üst ben" arasında bir zıddiyet ve çatışma vardır. Ben, bu ikisi arasında ahenkle denge kurmaya çalışır. Bir suç ve günah işlediğinde benlikte suçluluk duygusu uyanır. Bundan kurtulmak için en küçük bahane ve şüphelere yapışır. Ve ahlâk ve dinî esasları inkâra yönelir. Bu sebeple her günahta küfre giden bir yol açılır. İslâm terbiyesi alan bir insanın benliği meşru sınırlarda Allahın emir ve rızası dairesinde kalır. Günah sınırlarına varmaz. Benin mahiyeti hakkında felsefî ve psikolojik muhtelif görüşler vardır. Henüz benliğin mahiyeti açıklanamamıştır. İslâm açısından bu mevzuda yazılan en esaslı yazı Risale-i Nurlardan Ene ve Zerre Risalesi'dir.

"); ben ::: (f. i.) : 1) harman, ekin. 2) bağ. 3) çitlenbik.

bin ::: (a. i. c. : benî) : oğul. Bin Mehmed : Mehmed'in oğlu.

"); bün ::: (f. i.) : esas, kök, temel, dip; son.

bün-i hisar ::: kalenin dibi.

bünn ::: (a. i.) : 1) Yeınen'de yetişen kahve ve ağacı. 2) Arabistan'da kahve ağacının yapraklarından ve henüz olmamış meyvasından yapılan bir çeşit turşu ve salata.

Ben :::


  1. Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı
    Örnek: Dedim tane tane olmuş benlerin / Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır. Âşık Ömer

  2. En çok üzümde görülen olgunlaşma belirtisi.

  3. Saçta, sakalda beliren beyazlık.

  4. Olta veya tuzağa konulan yem.

  5. Kuşun yavrusuna taşıdığı yem.

  6. Teklik birinci kişiyi gösteren söz
    Örnek: Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben. A. K. Tecer

  7. Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç.

  8. Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego.

ben ::: ben

bin ::: oğul

bün ::: kök , dip , temel

bin ::: ‬oğul

bün ::: ‬kök

bün ::: dip

bün ::: temel

ben ::: (f. i.) 1) harman, ekin. 2) bağ. 3) çitlenbik.

bin ::: (a. i. c. : benî) oğul. Bin Mehmed : Mehmed'in oğlu.

bünn ::: (a. i.) 1) Yeınen'de yetişen kahve ve ağacı. 2) Arabistan'da kahve ağacının yapraklarından ve henüz olmamış meyvasından yapılan bir çeşit turşu ve salata.

ben ::: hal

BEN :::

(Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar. Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister. İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar. Başkalarını hesaba katma

Diğer Osmanlıca Sözlüklerde: