haya ~ حیا
Redhouse Sözlüğü - haya ~ حیا maddesi. Sayfa: 814 - Sira: 12
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü haya - حیا ingilizce anlamı, حیا - haya osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte حیا - haya kelimesi nasıl geçiyor. haya osmanlıca nasıl yazılır. haya nedir, haya ne demek arapca yazılışı.
حیا means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language حیا. حیا attoman turkish I mean, حیا What is the meaning of the word, what does it mean in turkish حیا, Ottoman Turkish English Dictionary
حیا ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ حیا تعني باللغة الإنجليزية. حیا ماذا يعني في اللغة العثمانية. حیا ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية حیا
حیا چه کلمات انگلیسی چیست؟ حیا به معنای انگلیسی. حیا چه در زبان عثمانی بود. حیا به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت حیا
haya ~ حیا güncel sözlüklerde anlamı:
HAYA ::: Hicab, utanma, edeb, ar, namus. Allah korkusu ile günahtan kaçınmak.
HAYA ::: Yağmur. * Ucuzluk.
hayâ ::: utanma hissi.
HAYa ::: Hayâ îmândandır. Îmânı olan Cennet'tedir. Fuhuş kötülüktür. Kötüler Cehennem'dedir. (Hadîs-i şerîf-Et-Tergîb vet-Terhîb, Buhârî)
Hayâ ile îmân, berâberdirler. Biri gidince, diğeri onu tâkib eder. (Hadîs-i şerîf-Nisâb-ül-Ahbâr)
Allahü teâlâdan hayâ ediniz! Hakîkî mânâda Allahü teâlâdan hayâ etmek, kötü düşüncelerden uzak durmak, helâl lokma yemek ve ölümü hatırlamaktır. Âhireti isteyenler dünyânın zînetinden süsünden uzaklaşır. İşte bunları yapmak, Allahü teâlâdan hakkıyla korkmak demektir. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî, Taberânî)
Cennet'e gitmek isteyen uzun emel sâhibi olmasın. Dünyâ işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Harâm işlemekte Allah'tan hayâ etsin. (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Hayâsız insan, halk içinde çıplak oturan kimse gibidir. (Hazret-i Ebû Bekr)
Cebrâil aleyhisselâm, aklı, hayâyı ve îmânı Âdem aleyhisselâma getirdi ve dedi ki: "Yâ Âdem! Allahü teâlâ hazretleri selâm eder, sana getirdiğim şu üç hediyenin birini kabûl etsin" dedi. "Âdem aleyhisselâm aklı kabûl eyledi. Cebrâil aleyhisselâm, îmân ile hayâya; "Siz gidin" deyince, îmân dedi ki: "Allahü teâlâ bana emreyledi ki, akıl nerede ise, sen de orada ol!" Ondan sonra hayâ da aynı şekilde, Allahü teâlâ tarafından emrolunduğunu beyân ederek, her ikisi de akıl ile berâber Âdem aleyhisselâmda kaldı. Allahü teâlâ kime akıl verirse, hayâ ile îmân da onunla berâberdir. Aklı olmayanın ne hayâsı, ne de îmânı vardır. (Süleymân bin Cezâ)
Kul hayâ sâhibi olduğu zaman, hayır ve iyi işlere yapışır. Hayâ kalbe yerleştiğinde, nefsin arzû ve istekleri ondan uzaklaşır. (Ebû Süleymân-ı Dârânî)
Allahü teâlâdan hayâ etmeyen kimse, insanlardan da hayâ etmez. (Zeyd bin Sâbit)
Âfetlerin evveli, cehâlet, bilgisizlik, sonra nefsin arzû ve isteklerine meyletmek, sonra hayâyı terk etmektir. (Sehl-i Tüsterî)
Hayânın en kıymetlisi, Allahü teâlâdan utanmaktır. Ondan sonra Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) hayâdır. Daha sonra insanlardan hayâ etmek gelir. (Muhammed Hâdimî)
Haya :::
- Er bezi.
- Utanma duygusu, utanç, utanma, sıkılma.
hayâ ::: utanma , haya
haya ::: utanma , ar , namus , edeb
hayâ ::: utanma
hayâ ::: haya
hayâ ::: ar
hayâ ::: utanç, utanma
HAYA :::