huccet ~ حجت
Redhouse Sözlüğü - huccet ~ حجت maddesi. Sayfa: 765 - Sira: 7
1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü huccet - حجت ingilizce anlamı, حجت - huccet osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte حجت - huccet kelimesi nasıl geçiyor. huccet osmanlıca nasıl yazılır. huccet nedir, huccet ne demek arapca yazılışı.
حجت means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language حجت. حجت attoman turkish I mean, حجت What is the meaning of the word, what does it mean in turkish حجت, Ottoman Turkish English Dictionary
حجت ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ حجت تعني باللغة الإنجليزية. حجت ماذا يعني في اللغة العثمانية. حجت ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية حجت
حجت چه کلمات انگلیسی چیست؟ حجت به معنای انگلیسی. حجت چه در زبان عثمانی بود. حجت به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت حجت
huccet ~ حجت güncel sözlüklerde anlamı:
hüccet ::: (a. i.) : 1) senet, vesika, delil, [eskiden, şeriat mahkemesinden verilen bir hak veya bir sahiplik gösteren resmî vesîka (* belge)]. 2) seçkin âlimlere verilen unvan
Hüccet-ül-lslâm ::: İmâm-ı Gazâlî.
hüccet-i dâfia ::: huk. [eskiden] bir şeyi ispata delil olmayıp talep ve iddiayı defide delil olan hüccet : istishap gibi. [meselâ hayâtı, istishap tarikiyle sabit olan mefkudun veresesi "ihtimal ki ölmüştür" diye malını aralarında taksim edemezler, istishap veresenin bu husustaki talep ve iddialarını defide hüccettir. Fakat istishap mefkudun irse İstihkakında, yânî başkasının vâris olması hususunda delil ve hüccet olamaz].
hüccet-i kasıra ::: ["ka" uzun okunur] : huk. [eskiden şahsa maksur ve münhasır olup başkasına sirayet etmiyen hüccet; ikrar ve yeminden nukûl gibi].
hüccet-i müsbite ::: huk. bir şeyi isbatta delîl olan hüccettir : şahadet gibi : [buna "hüccet-i muzlime" de denir].
hüccet-i müteaddiyye ::: huk. [eskiden] hükmü yalnız taraflara münhasır kalmayıp dâva ile sâlr alâkadar olanlara da sirayet ve tecâvüz eden beyyi-nedir. [nesebi veya mülkiyeti ispat eden şahadet gibi].
hüccet-i zahriyye ::: huk. [eskiden] zahrında sebebi yazılan hükmün tasdikli suretini hâvî hüccet.
HUCCET ::: Temizliğini tam yapıp, vakitlerine uyarak beş vakit namaza devâm eden kimseye o namaz kıyâmet gününde nûr, huccet ve delîl olur. Kim namazı zâyi ederse, Fir'avn ve Hâmân ile haşrolur. (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Elli dört farzdan biri de Kur'ân-ı azîm-üş-şânı huccet, tutmak, O'nun hükmüne râzı olmaktır. (Muhammed bin Kutbüddîn İznikî)
2. Şer'î mahkemelerde bir dâvânın şâhitlerini dinledikten sonra kâdının verdiği hükmün yazıldığı îlâm, belge.
huccet ::: delil , kanıt
hüccet ::: delil , belge , vesika , senet
huccet ::: delil
huccet ::: kanıt
hüccet ::: delil
hüccet ::: belge