borç ~ بورج
Redhouse Sözlüğü - borç ~ بورج maddesi. Sayfa: 394 - Sira: 2

1880 yılı, Redhouse Türkçe İngilizce sözlüğü borç - بورج ingilizce anlamı, بورج - borç osmanlıca ne demek. İngilizce osmanlıca sözlükte بورج - borç kelimesi nasıl geçiyor. borç osmanlıca nasıl yazılır. borç nedir, borç ne demek arapca yazılışı.
بورج means in Ottoman Turkish. What does that mean in the Ottoman language بورج. بورج attoman turkish I mean, بورج What is the meaning of the word, what does it mean in turkish بورج, Ottoman Turkish English Dictionary
بورج ما هي الكلمات الإنجليزية تعني؟ بورج تعني باللغة الإنجليزية. بورج ماذا يعني في اللغة العثمانية. بورج ماذا يعني التركي. العثماني قاموس اللغة الإنكليزية. قاموس اللغة الإنجليزية بورج
بورج چه کلمات انگلیسی چیست؟ بورج به معنای انگلیسی. بورج چه در زبان عثمانی بود. بورج به چه معنی است ترکی. واژه نامه انگلیسی عثمانی. فارسی انگلیسی فرهنگ لغت بورج
borç ~ بورج güncel sözlüklerde anlamı:
BORç ::: Geri verilmek niyetiyle ihtiyaç sahiplerine verilen para. Müslümanlıkta faizle borç vermek haramdır, günahtır. Borcunu ödiyemiyecek durumda onların borçlarını bağışlamak veya so aya bırakmak sevaptır. Borcunu ödeyebilecek durumda olanlar da borçlarını zamanında ödemelidirler. Ödeyemiyecek olanlar da zamanından önce alacaklıya durumlarını bildirmelidir ki, o da işlerini ona göre ayarlasın. İslâm'da devletin vazifelerinden biri de borçlulara yardımcı olmaktır.
BORç ::: Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Sadakalar (zekâtlar) Allahü teâlâdan bir farz olarak, fakirlere (nafakasından fazla fakat nisâb miktarından az malı olana), miskînlere (bir günlük nafakasından fazla bir şeyi olmayan müslümana), zekât memurlarına, müellefe-i kulûba (kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenenlere) efendisinden kendisini satın alıp, borcunu ödeyince âzâd, serbest olacak kölelere, borçlulara, cihâd ve hac yolunda olup muhtac kalanlara, kendi memleketinde zengin ise de bulunduğu yerde yanında mal kalmamış olan ve çok alacağı varsa da alamayıp, muhtaç kalanlara verilir. (Tevbe sûresi: 60) (Hazret-i Ebû Bekr devrinde müellefe-i kulûba zekât verilmesine lüzum kalmadı. Bu sebeple zekât diğer yedi sınıftaki müslümanlara verilmektedir.)
Ey îmân edenler! Belirli bir vâde ile birbirinize borçlandığınız zaman, onu yazın (sened yapın)... (Bekara sûresi: 282)
Kendisi veya çoluk çocuğu muhtâc iken veya borcu var iken verilen sadaka kabûl olmaz. Borç ödemek; sadaka vermekten, köle âzâd etmekten ve hediye vermekten daha mühimdir... (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Buhârî)
En iyiniz, borcunu iyi ödeyeninizdir. (Hadîs-i şerîf-Keşf-ül-Hafa)
Acele etmek şeytandandır. Beş şey bundan müstesnâdır: Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenâze hizmetlerini çabuk yapmak, misâfiri doyurmak, günâh yapınca hemen tövbe etmek. (Hadîs-i Şerîf-Tirmizî)
Bir kimse, malı olduğu hâlde, borcunu ödemeği bir saat geciktirirse, zâlim ve âsî olur. Borç ödememek öyle bir günâhtır ki, uykuda bile durmadan yazılır. (Seyyid Alizâde)
BORç ::: Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Sadakalar (zekâtlar) Allahü teâlâdan bir farz olarak, fakirlere (nafakasından fazla fakat nisâb miktarından az malı olana), miskînlere (bir günlük nafakasından fazla bir şeyi olmayan müslümana), zekât memurlarına, müellefe-i kulûba (kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenenlere) efendisinden kendisini satın alıp, borcunu ödeyince âzâd, serbest olacak kölelere, borçlulara, cihâd ve hac yolunda olup muhtac kalanlara, kendi memleketinde zengin ise de bulunduğu yerde yanında mal kalmamış olan ve çok alacağı varsa da alamayıp, muhtaç kalanlara verilir. (Tevbe sûresi: 60) (Hazret-i Ebû Bekr devrinde müellefe-i kulûba zekât verilmesine lüzum kalmadı. Bu sebeple zekât diğer yedi sınıftaki müslümanlara verilmektedir.)
Ey îmân edenler! Belirli bir vâde ile birbirinize borçlandığınız zaman, onu yazın (sened yapın)... (Bekara sûresi: 282)
Kendisi veya çoluk çocuğu muhtâc iken veya borcu var iken verilen sadaka kabûl olmaz. Borç ödemek; sadaka vermekten, köle âzâd etmekten ve hediye vermekten daha mühimdir... (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Buhârî)
En iyiniz, borcunu iyi ödeyeninizdir. (Hadîs-i şerîf-Keşf-ül-Hafa)
Acele etmek şeytandandır. Beş şey bundan müstesnâdır: Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenâze hizmetlerini çabuk yapmak, misâfiri doyurmak, günâh yapınca hemen tövbe etmek. (Hadîs-i Şerîf-Tirmizî)
Bir kimse, malı olduğu hâlde, borcunu ödemeği bir saat geciktirirse, zâlim ve âsî olur. Borç ödememek öyle bir günâhtır ki, uykuda bile durmadan yazılır. (Seyyid Alizâde)
Borç :::
- Geri verilmek üzere alınan veya ödenmesi gerekli para, başka bir şey
Örnek: Vaktim yok, bana para bul, şu borcu ödeyeyim, söz verdim. P. Safa - Birine karşı bir şeyi yerine getirme yükümlülüğü, vecibe
Örnek: Vatan borcu biter bitmez ordayım. B. S. Erdoğan - Borş.
- Bir iktisadi karar biriminin bir diğerine karşı ödemesi gereken para veya yerine getirmek zorunda olduğu yükümlülük.
- İki ya da daha çok kimseler arasında, karşılıklı olarak doğan yükümlerin tümünü belli eden türe bağı.T. : vecibe
borç ::: geri verilmek niyetiyle ihtiyaç sahiplerine verilen para , müslümanlıkta faizle borç vermek haramdır , günahtır , borcunu ödiyemiyecek durumda onların borçlarını bağışlamak veya sonraya bırakmak sevaptır , borcunu ödeyebilecek durumda olanlar da borçlarını zamanında ödemelidirler , ödeyemiyecek olanlar da zamanından önce alacaklıya durumlarını bildirmelidir ki , o da işlerini ona göre ayarlasın , islam'da devletin vazifelerinden biri de borçlulara yardımcı olmaktır
borç ::: kredi, ödev, ödünç, vecibe
BORÇ :::